____________________________________________________________________
9’uncu Cumhurbaşkanımız, Türkiye’nin bu yıl kaybettiği duayen devlet adamı, sadece Su Mühendisliği değil, Türkiye’nin Kalkınma Mühendisliği’nin en büyük önderi rahmetli Süleyman Demirel ile Çankaya Köşkü’nde başlayan dostluğumuzun anıları bir sayfaya sığacak gibi değil.
Türkiye’nin enerji tarihçesi üzerine hazırladığım, “Süleyman Demirel’in Anı ve Yorumlarıyla Siyasetin İçinde Enerji Tarihçemize Bakış” adlı kitabımız için ilk söyleşimizi 17 Ocak 2000 tarihinde Çankaya Köşkü’nde yapmıştık. Henüz yayınlanmamış olan bu kitabın yanısıra enerji, ekonomi ve siyaset üzerine Dünya Enerji (2000-2004) dergisi ve ardından EkoENERJİ (2007-2011) dergisinde yayınlanan pek çok röportajımız oldu. Son 10 yıllık süreçteki siyasi görüşleri ise, yine henüz yayınlanmamış bulunan “Demirel Anlatıyor: Türkiye’yi Yönetebilmek” adlı söyleşi kitabımızda yer alıyor.
Kendileriyle yapma mutluluğuna eriştiğim röportajların bana kazandırdığı en büyük anım; röportajlarımın özeniyle gazeteciliğimi beğenmeleri ve akademik yanımı içeren enerji politikası konusundaki bilgilerime değer veren övgüleriyle sınav kazanmış öğrenci mutluluğu duymam olmuştur. Burada Enerji Tarihçesi kitabımızdan kısa bir alıntıyla, Su Mühendisliği konusunda bir anlatımını İTÜ Vakfı Dergisi okurlarına sunmak istiyorum.
“Cumhuriyetimizin ilk kalkınma yılları, Türkiye kömürünün yanısıra su kaynaklarını değerlendirme arzusundadır, ama bunun için gerekli kredileri bulamaması bir yana, mühendisleri de yoktur. 1935 yılında o günkü unvanıyla Başvekil İsmet İnönü, Diyarbakır’ı ziyaret eder. Bu ziyarette el yazısıyla kendi not defterine, vaki talepleri dinledikten sonra şu notu düşer:
‘Belediyenin elektriği. Belediye Bankası’ndan istikraz istiyorlar. Su mühendisi istiyorlar (Nafia’ya yazılacak). Kurak Anadolu. Susuzluktan ve Su Mühendisi eksikliğinden yanıyor’.
2 Temmuz 1935 Salı, Diyarbakır
(İsmet İnönü, Defterler / 1919-1973, Cilt 1)”.
İnönü’nün aradığı o su mühendisi ve arkadaşları, o yıllarda daha ilkokullarda okumaktadırlar. Kuşkusuz, Türkiye’de su mühendisi denilince akla gelen ilk isim, 9’uncu Cumhurbaşkanı olmadan önce Barajlar Kralı ünvanını kazanan Süleyman Demirel oluyordu. Ancak, İkinci Dünya Savaşı başladığında Süleyman Demirel 15 yaşında ortaöğretim öğrencisidir. O yokluk yılları içerisinde tahsilini sürdürme çabasındadır.
Daha küçük yaşlarda su ve enerji konularına merak sarmıştır. Kendisi bu anısını, “30’lu yıllarda babamla birlikte değirmene giderdik. Bizim köyümüzün üstünden bir dere akar gelir, kasabamızın içinden geçer. Onun üstünde 6-7 tane değirmen vardı. İlkokul çağında o su değirmenlerini çok merakla seyrederdim… Ve o su değirmeni hiç aklımdan çıkmamıştır. Sonra o su değirmeninden elektrik çıkarıldığını 40’lı yıllarda bir yerde gördüm. Aklım hep oraya gitti” diyerek anlatmıştı.
Savaşın sonuna doğru genç Demirel, kazandığı bursla İstanbul Teknik Üniversitesi’ne inşaat mühendisliği tahsili yapmaya gider. O günlere ilişkin olarak merakını şöyle anlatıyor:
“Okumaya başladık. Mühendislik okuduğumuz 6 sene boyunca; üçüncü, dördüncü ve beşinci sınıflara geldiğimiz zaman, hidrolik dersleri ve hidroelektrik dersleri okuduk. O zaman daha çok merak sardım bu işe. Yani, benim bir taraftan elektriğe merakım olduğu gibi, sulamaya merakım vardır. Çünkü, içinden geldiğim topraklar susuzluktan çatlamış topraklardı. O topraklara, acaba bir hayatiyet götürebilir miydik?.. Bir de akşam olunca o karanlığa... Anam, gaz lâmbasını silerken gözümün önündedir… Neyse, anam da babam da, köylü de elektriği gördü. Daha sonra 45 bin köyün köylüsü elektriği gördü”.
Genç Demirel, o günlerde heyecanlıydı, ama kaderin onu Türkiye’nin kalkınmasının baş mimarı yapacağından da habersizdi. İsmet Paşa’nın aradığı su mühendisi oraya 41 yıl sonra, 1976’da Karakaya Barajı’nın temelini atmak için gelecekti. Karakaya’nın temelinin atılışından 39 yıl sonra o temeli atan usta eller, ne acıdır ki dünyada değil…
Ültanır, Demirel ile röportajlarının birini yaparken