EKOENERJİ Sayı 24• Aralık 2008
Aylık Siyasi Ekonomi-Politik Enerji Dergisi
DERSİMİZ: GÜNEŞ ELEKTRİĞİ
30.12.2008
Güneşten (ya da güneş enerjisinden) elektrik üretimi yeni bir konu değil. Güneş elektriği (solar electricity) uzay araştırmalarının bir ürünüdür ve bundan 45 yıl önce yeryüzünde de uygulamaları görülen bir konudur. Bizim Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın şimdi halka çözüm diye sunduğu bu yöntem, Bakanlığın yeni bir konusu da değildir, ama AKP iktidarının Enerji Bakanlığı yönetimi, santral kurmak yerine kurulmasını engelleyici bir tutumla Türk tüketicisini ve özellikle de sanayicimizi pahalı elektrik kullanmaya mahkûm edince, şimdi halkımıza kebapçılarının ağzıyla “kendin pişir kendin ye” dercesine, “kendi elektriğini kendin güneşten üret” diye çözüm önermeye kalkıyorlar. Büyük santral projelerine imza atamayan Sayın Bakan, Rüzgâr Atlası ve Rüzgâr Tarlaları söyleminden sonra Güneş Atlası ve Güneş Tarlaları söylemini geliştirdi.
Denizaltında 20 bin fersah öyküsünün yazarı Jule Verne gibi, hayal alemine enerji projeleri geliştirmek hiç de zor değil. Yarım asır önce uzaydaki koloniler için nükleer füzyon santralleri, hidrojen yakıtlı araçlar, güneş enerjili yaşam merkezleri bilim-kurgu yapıtlara konu oluyordu, günümüzde kendi yaşamamız için geleceğe yönelik bilim-kurgu düşünler peşindeyiz, ama bir gerçek var; ekonomik elde edilebilirlik ve mühendislik tasarımlarının fizibıl olması.
Ekonomik elde edilebilirliği bulunmayan, fizibıl olmayan projeler bilimin konusu olur da, devlet yönetiminde politika olamaz. Örneğin uzayda toplanacak güneş enerjisinden üretilecek elektriğin mikrodalgalarla yeryüzüne taşınması bilimsel araştırma konusudur, ama enerji sektörü için bir uygulama konusu değildir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın görevi, bilimsel ve teknolojik projeler üretmek değil, alt yapı ürünü olarak topluma ucuz ve bol temiz enerji sunabilmektir. Kullanılabilir temiz enerjilerin başında da elektrik gelir. Kaldı ki enerji kaynağın kirlisi temizi olmaz, temiz enerji teknolojileri olur. Kimse kamuoyunu uyduruk kaydırık projelerle aldatmaya kalkmasın!...
Güneşten elektrik üretimi ile ilgili olarak biri 40 yılı aşkın süre önce yazdığım bir bilimsel makaleden, diğeri 11 yıl önce Türkiye 7. Enerji Kongresi’ne sunduğum tebliğden, ayrıca 10 yıl önce TÜBİTAK-TTGV Bilim-Teknoloji-Sanayi Tartışmaları Platformu Enerji Teknolojileri Çalışma Grubu Raporu kapsamında Koordinatörlüğünü yaptığım Çevre Dostu ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları ile İlgili Teknolojiler Alt Grubu Raporundan, yine 10 yıl önce İstanbul’da toplanan Türkiye 1. Enerji Şûrası’na Yeni ve Yenilenebilir Alternatif Enerji Kaynakları Komisyonu Başkanı olarak sunduğum rapordan aktaracağım konularla güneş elektriğinin tarihçesine kısaca değinmek istiyorum.
Söz konusu eserlerimden alıntı yapacak değilim, oralarda yer verdiğim bilgilere dayanarak konunun geçmişini açıklayacağım. Daha sonra da Sayın Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde başlatılmak istenen bir girişimden söz edeceğim.
1965 yılında Ankara Üniversitesi’ne asistan olarak adım attığımda ilk akademik makalelerimden birisi güneşten elektrik üretimi konusunda oldu. O yıllarda güneş radyasyonunun ışık etkisinden fotovoltaik (ışılelektrik) gözelerle (yalın ve da yanlış tanımıyla tanımı güneş pilleri denilen bu hücrelerle) ve odaklanmış güneş radyasyonun ısı etkisiyle termoelektrik jeneratörlerden elektrik üretim konusundaydı. Yine o yıllarda bu konular uygulamalı bilimsel teknolojik araştırmalarda ön sıralarda yer alıyordu.
Termoelektrik ve Fotovoltaik Üreteçler
Westinghouse firmasının imalâtı olan 125 Watt’lık (0.125 kW) ve akü şarjında kullanılan Solar Thermoelectric Generator’ün fotoğrafını da makaleme koymuşum, ama N ve P tipi semikondüktörlerle (yarı iletkenlerle) yapılan ve verimi yüzde 25 civarında olan güneş termoelektrik jeneratörleri sonraki yıllarda ışılelektrik gözelerin önüne geçemedi. Oysa termoelektrik jeneratörlerin verimleri ışılelektrik gözlerden yüksekti, ancak odaklayıcı güneş toplacı gerektirmeleri dezavantajlarıydı.
İlk önce uzay araştırmalarında kullanılan peykler ve/veya uydular için güç kaynağı olan ışılelektrik gözeler de P-N tipi semikondüktörlerden yapılmakla birlikte, her iki malzemenin birbiriyle bağlantısı farklıydı ve üzerine gelen ışık demetindeki fotonlarla elektron akımı meydana getirebiliyorlar, yani direkt elektrik üretiyorlardı. Ayrıca bir güneş toplacı gerektirmiyorlardı. O yıllarda güneşli termoiyonik jeneratörler de üzerinde çalışılan bir konuydu, ama uygulaması gelişmedi.
Bell Telefon Laboratuvarı’nda ve İstanbul Üniversitesi’nde Silisyum Pili
1965 yılında literatürlerden aldığım bilgilere göre silisyum başta olmak üzere çeşitli malzemelerden yapılan ışıl elektrik gözelerin, ya da işte güneş pillerinin verimleri yüzde 14 ile 4 arasındaydı. Silisyumdan yapılan semikondüktörler en yüksek verimi sağladığı için bunlara bir zamanlar silisyum pilleri de denildi. İlk kez 1954 yılında, yani 54 sene önce Bell telefon laboratuvarlarında üretilen silisyum pilleri uzaydan sonra 10-2000 Watt (en fazla 2 kW) güçlü düzenekler olarak kırsal kesimlerde telefon bağlantıları için elektrik kaynağı olarak kullanıldı. 1963-65 yıllarında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü laboratuvarlarında da bilimsel amaçla deneysel güneş pili yapıldığını vurgulamalıyım.
Kasım 1997’de yapılan DEK TMK Türkiye 7. Enerji Kongresi’ne sunduğum, “Rüzgâr ve Güneş Elektrik Santrallerindeki Gelişmeler ve Türkiye’de bu Santrallerin Kurulma Olanakları” konulu bildirimden bazı bilgileri aktarmak istiyorum:
Güneş fotovoltaik (Photovoltaic-PV) santralleri dönemi, 1982 yılında Kaliforniya’da 1 MW’lık Edison Lugo PV Santrali ile başladı. Bunu Los Angeles-San Fransisco arasında kurulan 6.5 MW’lık Carissa Plains Santrali izledi. Ayrıca Sacremento’da 2 MW’lık bir başka PV santrali yapıldı. Avrupa ülkelerinde yapılan bu tür uygulamalar demonstrasyon ve deneysel amaçlı olarak daha küçük güçlerdeydi.
PV paneller konutların elektrik ihtiyacını karşılamak için o yıllarda müstakil evlerin çatılarına da 10-12 kW’lık bataryalar halinde yerleştiriliyordu. Ancak bunlar doğru akım ürettiklerinden ilk yıllarda akülerle kullanılırken, daha sonra DC-AC konvertörler ile alternatif akıma çevrilerek, evdeki üretim ünitelerinin alçak gerilim hattından şebekeye bağlanmaları, konutların şebeke ile elektrik takası uygulaması gündeme geliyordu.
1990’lı yılların ikinci yarısında bu alanda sanayisine iş bulmaya çalışan Almanya bu enerji takasında öncülerden biri oluyordu. Almanya’da güneş pilleri çatı kiremitleri şeklinde uygulamaya sokularak pazarlanmak istenirken, bir pazarlamacı da o yıllarda bizim Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nin Genel Müdürlük koridorlarını aşındırmaya başlamış, Türkiye’ye çatı örtüsü şeklinde güneş pili pazarlamak isteyen bu Almana kurumda “Kiremetçi Adam” adı takılmıştı.
Önceleri Avrupa’da çoğunlukla 1 MW ve altındaki güçlerle termik santral uygulamaları görüldü. Fransızlar güneşle metal ergitmek amacıyla 1960’ların ortalarında planladıkları yaklaşık 1 MW gücünde ve odak noktasında sıcaklığı 3000 oC düzeyine ulaşan güç kuleli bir güneş fırınını (solar furnace), 1970 yılında Pireneler Odeillo’da dünyanın en büyük güneş termik uygulaması olarak açmışlardı. Bu uygulama güneş termik santrallerine ilham kaynağı oluyordu.
Parabolik çanak toplaçlı, parabolik silindirikal toplaçlı çeşitli dizaynlarla küçük güçlü güneş termik santralleri üzerinde bilimsel teknik araştırmalar yapılıyordu. Fransa’da 0.5 MW’lık Vignola santralinde güç kulesi olmaksızın uzunlamasına parabolik kollektörler sistemi ilk kez kullanılmıştı. Bu tür araştırmaların sonucu olarak 1975-80 yılları arasında Güney Fransa’da 2.5 MW’lık Themis Santrali, İspanya Almeria’da 1.2 MW’lık CESA-1 Santrali, İtalya Adrano’da 1 MW’lık EURELIOS Santrali Avrupa’daki ilk umut verici güneş termik santrali uygulamalarıydı.
Aynı yıllarda Asya’da Sovyetler Birliği’nin Azak Denizi kıyısındaki 5 MW’lık SES-5 Santrali ile Japonların Nio’da 1 MW’lık Güneş Işığı Santrali de ilk güneş termik elektrik santrallerindendir. Bu ilk uygulamalarda elektriğin birim maliyeti üzerinde durulmuyor, sadece güneş termik santralinin gerçekleştirilmesi hedefleniyordu.
Amerikalılar 1985’de hemen öne geçiyor önce 10 MW’lık Solar One adlı güneş termik elektrik santralini kuruyor, ancak bunu ticari amaçlı üretim yapmak üzere aynı yılda işletmeye alınan güneş enerjisi+doğalgaz yakıtlı hibrid Luz Santrali’nin birinci ünitesi 13.8 MW ile geçmekle kalmıyor, artık güneş elektriğinin maliyetinin de kriter olarak alındığı Güneş Elektrik Üretim Sistemleri (SEGS) dönemi başlıyordu. Böylece güneş termik santralinde atılımı SEGS’ler ile Amerikalılar yapmış oldu. Avrupalılar güneş termik santralleri için ısı deposu bile düşünmüşlerdi, ama iki birincil enerji girdili hibrid santral tasarımına gidememişlerdi.
Güneş enerjisinden elektrik üretimi açısından atılım sayılan hibrid santral teknolojisinin geliştirilmesi aslında bir İsrail firmasına ait olmakla birlikte, uygulaması Amerika’da yapılmıştı. SEGS Projesi kapsamında Kaliforniya Mojave çölünde Luz Güneş Doğalgaz Hibrid Termik Santralı kurulmuştu. Bu santralin güneş enerjisi toplaçları uzunlamasına silindirik-odaklı olup toplaç tarlası oluşturuyordu. İsrail firmasınca Amerika’da inşa edilen santralin parabolik toplaçlarının yerleştirildiği iskelet yapının Türkiye’de üretilmiş olması da bizim için bir övünç kaynağı olmuştu. 1984 yılında kurulan 13.8 MW’lık ilk ünitesi 1985 yılında işletmeye alınıyor, 1991 yılında ise 80 MW’lık dokuzuncu ünitesi işletmeye sokuluyordu ve Luz Santrali ilk dokuz ünitesiyle toplam 353.8 MW (354 MW) net kurulu güce ulaşıyordu. Bu gücü ile alt sınırlarda olsa bile, o yıllarda orta güçlü bir santral sayılıyordu.
Biraz sonra Luz II santralinden söz edeceğiz, onun ilk Luz santralinden farklı olacağı görülüyor. Burada tanıtacağımız dokuz üniteli ilk Luz santralinin her bir SEGS’inin güneş tarlasında birkaç yüz modüler güneş kolektör yapısı (SCA) kullanılmıştı. Bunlar çizgisel odaklı uzunlamasına parabolik iç bükey aynalardı. Güneş radyasyonunun yansıtıldığı odak çizgisine ısı toplama elemanı denilen özel işlenmiş çelik boru yerleştirilmişti. Isı transfer akışkanı (HTF) olarak sentetik yağ seçilmişti. Güneşin doğudan batıya doğru hareketini bağımsız olarak izleyen SCA’lar kuzey-güney ekseninde konuşlandırılmış, konumları lokal kontrol edici (LOCC) denilen bilgisayar devresiyle kontrol edilerek güneş izleniyordu. Güneş tarlasında ısıtılan HTF ısı eşanjörlerine akmakta, ısı suya transfer edilerek orta sıcaklık ve basınçta buhar üretilmekteydi. Sistemde ön ısıtıcı ve buhar üretici gibi düşük sıcaklık eşanjörleri ile kızdırıcı (süper ısıtıcı) ve yeniden ısıtıcı gibi yüksek sıcaklık eşanjörleri olmak üzere dört tip eşanjör bulunuyordu. Buhar türbini girişinde buharın basıncı 100 bar ve sıcaklığı 6430 K düzeyinde idi.
Luz santralinde ısı depolama ünitesi yoktu. Gece ve bulutlu periyotlar için yardımcı enerji kaynağı doğalgazdı. Güç devresinde yeniden ısıtmalı (ara ısıtmalı) Rankine çevrimi kullanılmıştı. Santralin 13.8 MW güçlü birinci ünitesinde güneş tarlasının çalışma sıcaklığı 5800 K ve alanı 82960 m2 idi. Birinci ünitede buharın kızdırılması doğal gazla yapılmıştı. Eklenen diğer ünitelerde güneşli kızdırıcılar bulunmakta, doğalgaz yardımcı yakıt olarak kullanılmaktaydı. Sonra eklenen altı tane net 30’ar MW güçte yeni ünitelere ait güneş tarlalarının çalışma sıcaklıkları 588-6640 K ve alanları da 188990 m2 ile 233120 m2 arasında olmuştur. Sisteme son olarak 80 MW güçlü iki ünite eklenmiştir. Eklenen bu ünitelerin güneş tarlalarının çalışma sıcaklıkları 6640 K ve alanları sırasıyla 464340 m2 ve 483960 m2 dir. Böylece 9 üniteli net 353.8 MW güçlü santralin toplam tarla alanı 2296.3 da (dekar) olup, ortalama özgül tarla alanı 6 490 m2/MW idi. Luz santralinin gücünün 160 MW‘dan küçük olmayacak bağımsız ünitelerle 600 MW daha artırılması da kararlaştırılmıştı.
Santralin çalıştırılması, birincil enerji gidisi olarak güneş enerjisi oranı (yüzde 75-80) fazla tutulduğu için ticari açıdan ekonomiklikte zorlanıyor, 7 yıldan daha kısa bir süre sonra mali sorunlar ekonomik yükle rantabl olmuyor diye durdurulacaktı. Oysa santralın yüzde 40-50 güneş enerjisi girdisi kullanması durumunda daha verimli çalışıp üretimini artırması mümkündü, ama durdurulma nedeni kredi zorluklarını da içeriyordu. Özellikle kredi maliyetleri, doğalgaz fiyatlarının artması Luz şirketini sıkıntıya sokmuş ve şirket beklenen ekonomik geliri piyasada sağlayamamıştı. 1997/98 yıllarında Kaliforniya’da kWh başına 5-7 US Cent fiyat seviyesinin üzerinde üretimi sürdürmek de mümkün değildi. Luz Şirketi böylece iflasa sürükleniyordu, santral devreden çıkarıldı, sökülüp satılacağı söylendi, hatta bir yerli holding kuruluşumuz santralin bazı ünitelerini satın alıp Antalya’ya getirmeyi düşündü, ama o yıllarda doğalgaz boru hatları Antalya’ya ve Akdeniz kıyılarına henüz gitmemişti.
Mayıs 1998’de yayınlanan ve hazırlanmasında koordinatör olarak görev alıp bizzat yazdığım “TÜBİTAK-TTGV Bilim-Teknoloji-Sanayi Tartışmaları Platformu Enerji Teknolojileri Çalışma Grubu Raporu, Çevre Dostu ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları ile İlgili Teknolojiler Alt Grubu Raporu”nda Güneş Termik Santralleri ile Güneş Pilleri ve Fotovoltaik (PV) Santraller ayrı ayrı tanıtılıp, Türkiye’de öncelikle yapılması gereken uygulamalar açıklandıktan sonra “Sonuç ve Öneriler” bölümünde sırasıyla şu önerilere yer vermiştik:
• Güneş termik elektrik santrallerinin büyük güçlerde olanları fosil yakıtlarla (özellikle doğalgazla) entegre çevrimler kapsamında hibrid santral olarak geliştirilmektedir. Teknik ve ekonomik açıdan başarılı ilk uygulaması ABD’de (Luz Santrali, 354 MW) yapılmıştır. Türkiye’nin bu teknolojiyi yakından izlemesi gerekmektedir. Ülkemizde de Güneş-Doğalgaz Hibrid Termik Santrali kurulması konusunun gündeme alınmasında ve konuyla ilgili Ar-Ge çalışmalarına başlanmasında yarar görülmektedir. (Türkiye’de Öncelikle Yapılması Gereken Uygulamalar alt bölümünde bu santrallerin Güneydoğu Anadolu’da kurulmasının uygun olacağı belirtilmiş).
• Güneş fotovoltaik sistemleri trafik sinyalizasyonu, otoyollarda aydınlatma ve telefon iletişimi, orman kuleleri, deniz fenerleri, park ve bahçe aydınlatması, şebekeden uzak kırsal ünitelerdeki elektrik gereksinimlerinin karşılanması gibi öncelikli uygulama alanları bulabilirler. Bu sistemler uzun dönemde birkaç yüz kW’ın üzerindeki üretim birimleri ile ulusal elektrik ağına bağlantılı biçimde de çalışabilirler. Dünyada örnekleri olan bu tür kullanımlar pilot uygulamalarla Türkiye’de de başlatılmalı ve fotovoltaik (PV) panellerin ekonomikliğine bağlı biçimde geliştirilmelidir. Fotovoltaik çevrimle güneşten elektrik enerjisi üretiminde kullanılan PV panellerin yerli üretimine imkân sağlayacak araştırmalar desteklenmelidir. (Türkiye’de Öncelikle Yapılması Gereken Uygulamalar alt bölümünde üretim için olgun diye eskimiş değil, yeni teknoloji alınması gerekliliği de vurgulanmış).
7-9 Aralık 1998’de toplanan Türkiye 1. Enerji Şûrası’nda Başkanlığını yaptığım 6’ncı Alt Komisyon (Yeni ve Yenilenebilir Alternatif Enerji Kaynakları Komisyonu) raporunda, “Güneş Enerjisi” bölümünün, “Güneş Enerjisiyle İlgili Toplu Öneriler” alt bölümünde, güneş elektriği için şu öneriler yer alıyordu:
• Güneş termik elektrik santrallerinin büyük güçlerde olanları fosil yakıtlarla (özellikle doğal gazla) entegre çevrimler kapsamında hibrid santral olarak geliştirilmektedir. Teknik ve ekonomik açıdan başarılı ilk uygulaması Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılmıştır. Türkiye’nin bu teknolojiyi yakından izlemesi gerekmektedir. Önümüzdeki 10 yıllık süreçte, 2005-2010 döneminde Türkiye’de ilk güneş-doğal gaz hibrid termik santralı kurulması konusunun uygulamaya sokulması gerekmektedir. Konuyla ilgili Ar-Ge çalışmalarına ve bilinçli teknoloji transferlerine gerek vardır.
• Türkiye’de fotovoltaik güneş pillerinin kullanım düzeyi üzerinde yeterli veri olmamakla birlikte, yaklaşık 125 kW’lık bir kullanılır güç olduğu sanılmaktadır. Geleceğe yönelik kullanım projeksiyonları ise belirsizdir. Oysa, fotovoltaik üretim, gelecek açısından ihmal edilmemesi gereken bir konudur. Bu alanda hedef ve politikalar saptanmalı PV panellerin Türkiye’de üretimlerinin ön görülüp görülmediği belirlenmelidir. Türkiye’de yerli üretim yönünde bir politika oluşturulacaksa, bu konudaki araştırmalar desteklenmelidir. 1-5 kW gücündeki fotovoltaik güneş pili sistemlerinin şebekeye bağlanması için gerekli yasal düzenlemelerin bir an önce çıkartılması gerekmektedir.
Dünyada güneş enerjisi alanında en önde gelen sivil toplum kuruluşu International Solar Energy Society (ISES) olagelmiştir. ISES 1954 yılında Arizona Phoenix’te kurulmuştu. Benim güneş enerjisi çalışmalarım, doktora konumun “güneş enerjisi” olması nedeniyle bundan 11 yıl sonra Ankara’da başlayacaktı. ISES’in kuruluşundan 38 yıl sonra Ankara’da Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nde, o zamanki Genel Müdür Sayın Süheyl Elbir’in başkanlığında ISES’in Türkiye şubesini “Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Bölümü” (UGET-TB) adı altında kurmuştuk. Benim kurucu üye olarak yer aldığım UGET-TB’nin kuruluşu 3335 sayılı Uluslararası Nitelikteki Teşekküllerin Kurulması Hakkındaki Kanun'un 1’inci maddesine göre Bakanlar Kurulu'nun 10 Şubat 1992 tarih ve 92/2752 sayılı kararıyla gerçekleşmişti. Adresi de Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİEİ) idi.
UGET-TB çatısı altında yıllarca Başkan Yardımcılığı ve bir dönem de ISES Türkiye Temsilciliği, bir yıl için de Başkanlık görevini yürüttüm. 1999 yılında UGET-TB’ye Başkan olduğum bir dönemde, Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’den Güneş Termik Elektrik Santrali kurulması için önderlik etmesini talep etmeyi Yönetim Kurulumuzda kararlaştırdık ve UGET-TB Yönetim Kurulu olarak ziyaret için özel randevu aldık. Güneş-Doğalgaz Hibrid Termik Santralı için de yukarıda açıkladığım öneriler paralelinde bir yazıyı hazırlayarak Çankaya Köşkü’ne çıktık.
Sayın Demirel’e Güneş Hibrid Termik Santrali’ni kısaca izah ederek yazımızı sunduk. Sayın Demirel de yazıyı gereği için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na gönderdi. Biz Bakanlıktan çok Devlet Planlama Teşkilatı’na göndermesini beklemiştik, ama henüz ortada kesinleşmiş bir proje olmadığı için olacak ki, Sayın Cumhurbaşkanı Bakanlığa yollamayı uygun bulmuştu. Bakanlık ise o gün elektrik yatırımlarından sorumlu TEAŞ’a proje oluşturulması için havale etmek yerine, araştırılması için Elektrik İşleri Etüt İdaresi’ne yolladı ve yazı EİEİ Enerji Kaynakları Daire Başkanlığı’na geldi.
Zaten UGET-TB’nin üssü de söz konusu dairenin “Güneş Enerjisi Şubesi” idi. UGET-TB Yönetim Kurulu içinde EİEİ Enerji Kaynakları Daire Başkanı ve Güneş Enerjisi Şube Müdürü üye idiler. Kısacası Sayın Demirel’in, “Bu konuda çalışma yapılsın” direktifi bir fasit çemberi aşamadı ve döndü dolaştı, yine bizim üssümüze geldi. Oysa, Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nin böyle bir santral projesi oluşturabilecek kapasitesi yoktu. Yapılması gereken yabancı bir danışman kuruluşla işbirliği oluşturarak yatırım projesi hazırlamak ve Devlet Planlama Teşkilatı’nın yatırım onayı ile projeyi uluslararası ihaleye açmaktı, ama bunun için elde olanak bulunmuyordu ki! Böylece iyi niyetli bir girişim, Türkiye koşullarında ve bürokrasi çemberinde sonuçsuz kalıyor, Çankaya’ya Cumhurbaşkanlığı Makamına, “şimdilik böyle bir projenin hazırlanma olanağının bulunmadığı” cevabı veriliyordu.
Konu UGET-TB’den açılmışken şu açıklamayı da yapmam gerekir, daha sonraki yıllarda ülkemizde Dernekler Kanunu değiştiği için UGET-TB simgesel adı saklı tutulmak üzere, Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Bölümü isim ve statü değiştirerek “Ulusal Güneş Enerji Topluluğu” adını aldı ve ISES’in Türkiye Bölümü olarak faaliyetine son verilmiş oldu.
Burada önce güneş pillerine, sonra da Güneş Hibrid Santralleri’ne ilişkin teknik ve ekonomik açıklamaya yer vermek gerekiyor ki, sevgili okurlarımız kendileri bir kıyaslama yapabilsinler.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bağlı kuruluşu Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nin internet sitesinde (www.eie.gov.tr/turkce/gunes/tgunes.html) güneş pilleri hakkında şu bilgi yer alıyor:
“Güneş pilleri, halen ancak elektrik şebekesinin olmadığı, yerleşim yerlerinden uzak yerlerde ekonomik yönden uygun olarak kullanılabilmektedir. Bu nedenle ve istenen güçte kurulabilmeleri nedeniyle genellikle sinyalizasyon, kırsal elektrik ihtiyacının karşılanması vb. gibi uygulamalarda kullanılmaktadır. Ülkemizde çoğunluğu Orman Bakanlığı Orman Gözetleme Kuleleri, Türk Telekom, deniz fenerleri ve otoyol aydınlatmasında, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, Muğla Üniversitesi, Ege Üniversitesi gibi kamu kuruluşlarında olmak üzere küçük güçlerin karşılanması ve araştırma amaçlı kullanılan güneş pili kurulu gücü 1 MW' a ulaşmıştır”.
Bu bilgi doğrudur ve bizim burada altını çizmek istediğimiz husus, “ancak elektrik şebekesinin olmadığı, yerleşim yerlerinden uzak yerlerde ekonomik yönden uygun olarak kullanılabilmesi”dir.
Binaların çatılarına 5-25 kW büyüklükte güneş panelleri yerleştirerek elektrik üretimi yapılabilir. Elde olunan elektrik doğru akım karakterlidir. Elektrik şebeke bağlantısı olmayan yerlerde, güneşin olmadığı zaman diliminde, elektriğe süreklilik sağlayabilmek için sistem akülerle paralel çalıştırılır. Tabii, böyle bir tüketici birimde (ev, binalar vs) kullanılacak elektriksel cihaz ve makinelerin doğru akımla çalışan karakterde olması gerekir ki, bugün piyasada doğru akımla çalışan evsel beyaz eşya bulamazsınız. Şebeke olan yerlerde üretilen doğru akımın alternatif akıma çevrilmesi, tüketici birimin şebekeye de paralel bağlanması gerekir. Bu durumda tüketimin olmadığı zamanda üretilecek elektriğin şebekeye verilmesi söz konusu olur. Ancak, alçak gerilim şebekelerine bağlanacak bu gibi üreticiler dağıtım sisteminin dengelenmesinde sorunlara neden olabilmektedir.
Açıklanan nedenlerle de güneş pillerinin daha çok sinyalizasyon, sokak-cadde-meydan vs. aydınlatması, deniz feneri, orman gözetleme kulesi, kırsal telefon şebekesi gibi alanlarda kullanımı yaygınlaşmıştır. Tarımsal işletmelerde hayvan barınaklarındaki elektrikli çitlerden, sulama pompalarına kadar da değişik kullanım yerleri görülmektedir.
54 yıldır güneş pillerinin fiyatlarında ciddi düşmeler sağlanmış olmakla birlikte, hâlâ ciddi ölçüde pahalıdırlar. Güneş pillerinin fiyatlarına gelince, ABD ve Avrupa piyasalarında yakın olsa da birbirinden farklı fiyatlar oluşmuştur. 2005-2008 dönemindeki güneş pili fiyatlarına bakıldığı zaman, aylar itibariyle cent mertebesinde fiyat dalgalanmaları görülmekle birlikte, 125 Watt ve üzeri güçteki modüller için fiyatın içinde bulunduğumuz 2008 Aralık ayı itibariyle, ABD’de 4.85 US Dolar/Watt, Avrupa’da ise 4.68 Euro/Watt olduğu, yetkili kuruluşlarca ilan edilmektedir (www.solarbuzz.com/Moduleprices.html). Bu fiyatlar multicrystalline silicon solar module için olduğunu da kaydedelim. 3.20 Euro/Watt’a kadar düşen fiyatlar da piyasa da görülebilmektedir. Düşük verimli güneş pilleri ile 1-2 US Dolar/Watt fiyatlardan söz eden yayınların bulunduğunu da belirtelim.
Dolayısıyla 1 kW’lık panel ABD’de 4850 US Dolar, Avrupa’da 4680 Euro olduğu görülmektedir. Şimdi bunları 5 Aralık 2008 tarihindeki T.C. Merkez Bankası döviz satış kurlarına (1 $ = 1.5718 YTL, 1 € = 2.0015 YTL) göre YTL (veya yılbaşından sonra TL) olarak ifade edersek, 7356 – 9369 YTL düzeylerinde olduğunu görürüz. Türkiye’ye ithal edilecek bu ürünlerin söz konusu fiyattan kullanıcılara satılması söz konusu olamayacağına göre, en azında 1 kW için 11-14 bin YTL’nin gözden çıkarılması gerekecektir. En düşük kaliteli pille bile 1 kW için ödenmesi gereken bedel 5000 YTL’den az olmayacaktır. Bir evin güç talebi 5-10 kW mertebelerinde olacağına göre, kullanımda karşılaşacağınız sorunlar bir yana böyle bir yatırıma gidilmesi sizin kesenize göre doğru olabilir mi acaba?
1997 yılı penceresinden baktığımızda 6.5 MW’lık PV santralinden söz etmiştik. Şimdi 2008’in sonunda açtığımız pencereden bakınca, dünyanın en büyük 50 fotovoltaik PV santrali sıralamasında en altta İspanya’daki 9.55 MW’lık Parque Solar Quintanilla Santrali, en üstte yine İspanya’da bu yıl Eylül ayında yapımı tamamlanan 65 MW kurulu güçlü Olmedilla (Castila La Mancha) Santrali bulunuyor. Olmedilla Santrali’nin yıllık üretim kapasitesi 85 milyar kWh olarak rapor ediliyor.
50 büyük PV santralinin 40 tanesi İspanya’da ve bu 40 projeden 4 tanesi 2007 yılında gerçekleştirilmiş olup, 2008 yılında gerçekleştirilenler 36 tane gözükmektedir. Bu 36 santral 9.55-34 MW arasında çeşitli büyüklüklerde olup, 2007 yılında gerçekleştirilen PV santrallerinin en büyüğü de 20 MW güçtedir. İspanya’daki 40 PV santralinin toplam gücü 665 MW’dır. En büyük PV santrali sıralamasında İspanya’nın 60 MW’lık santralinden sonra diğer ülkelerdeki Almanya’nın 35 MW’lık, Kore’nin 24 MW’lık, Amerika’nın 14.2 MW’lık ve Portekiz’in 11 MW’lık santralleri yer almaktadır. (www.pvresources.com/en/top50pv.php).
Görüleceği gibi Güneş pili santrallerinin hepsi küçük güçlüdürler. Bunlardan elde edilecek elektrik enerjisi bulunulan yerin güneşlenme süresi ile sınırlanmaktadır. Ayrıca güneş radyasyon intensitesine bağlı olarak gün boyu üretim verimleri değişiklik göstermektedir. İspanya’da örneğini gördüğümüz 10, 15, 20 ve 30 MW’lık güneş pili santralleri, küçük hidroelektrik santrallere benzer güçlerde olsalar da, yılda 3000 saat üretim yapmaları mümkün olmadığı gibi kuruluş giderleri küçük hidroelektrik santrallerden en az 8-10 kat daha yüksek olduğu için yenilenebilir enerji üretimini artırmak adına şu an Türkiye’de kurulmaları prodüktif ve rantabl görülmemelidir. Bu santrallerin kurulması için güneş elektriğine devletçe verilecek alım garantisi, öteki yenilenebilir enerji kaynaklarından daha yüksek fiyat da haksız rekabet yaratmaktan, ülke mali kaynaklarını savurmaktan öte bir anlam taşımayacaktır.
1984 yılında Luz International firması birinci Güneş Elektrik Sistemini (Solar Electric Generating System “SEGS”) kurunca, güneş elektriğinde derhal lider oluveriyordu. Luz yedi yıla yaklaşan işletme periyodunda ünite sayısını dokuza çıkararak rekorunu katlayarak yineliyordu, ama 9 üniteli bu santralin çalışması yedi yıldan az sürüyordu. 1978 yılında Birleşik Devletler Kongresi’nden geçen Kamu Yararlarını Düzenleme Politikaları Yasası (Public Utilities Regulatory Act “PURPA”) sayesinde kurulan Luz santrali için birtakım sınırlayıcı ekonomik faktörler özellikle kredilerdeki güçlükler, doğalgaz fiyatının artması dahil olmak üzere bazı pazar faktörlerinin olumsuz yansıması, santralin çalışmasının durdurulmasına neden oluyordu. Luz santralinin birinci ünitesinde 5979 US Dolar/kW olan tesisi maliyeti, dokuzuncu ünitesinde 3011 US Dolar/kW’a düşürülmüştü. Luz 10’uncu üniteyi henüz tamamlamadan iflasa girmek zorunda kalmıştı.
Şimdi Luz II şirketi Hibrid Güneş-Doğalgaz üretim teknolojisini Luz Güç Kuleleri (Luz Power Towers “LPT”), diğer güneş ısıl teknolojilerinden daha efektif maliyetlerle uygulamaya hazır durumda. İsrail Luz II Ltd. firması Amerika’da BrightSource Energy Inc. (BSE) firmasını oluşturmuş bulunuyor ve bu kuruluş Luz II Ltd. ile birlikte Kaliforniya’da 500 MW’lık güneş termik santral projesini gerçekleştirmeye çalışıyor, daha sonra 400 MW ekleme opsiyonları da projede yer alıyor. Amerikan Enerji Bakanlığı (U.S. Department of Energy) kayıtlarına da geçen bu projenin 2011-1012 yıllarında (Luz II internet sitesinde bu tarihin verilmiş olmasına karşın Amerikan Enerji Bakanlığı kayıtlarında aynı tarih 2010 olarak veriliyor) üretime geçmesi hedefleniyor. Luz II yine Kaliforniya’da güneşten büyük ölçekte elektrik üretimini yakalayacak görünüyor.
Firmanın amacı güneşten üretilen elektriği 10-12 US Cent/kWh düzeyinde sağlamak olup, bu Kaliforniya’da konutların çatılarına konulan fotovoltaik panellerden elde olunan elektriğin yarı fiyatı demek oluyor. Öte yandan 10 Cent, Kaliforniya elektrik fiyatlarında doğalgaz elektriğinin fiyatına yaklaşıyor. Nitekim 8.5-9 US Cent/kWh gaz, finans krizi öncesinde gaz türbinleriyle elektrik ve buhar üreten kojenerasyon santrallerindeki elektriğin Kaliforniya fiyatı.
Luz II’nin Üretim Bir (Generation One) teknolojisi, LPT 550’ü dikkate değer ölçüde güneş enerjisiyle pik elektrik için kızgın buhar üretmeye hazır durumda. LPT-550 teknolojisi 100 MW ve 200 MW’lık ünitelerle yüzde 40’dan daha yüksek bir ısıl verimle elektrik çevrimi sağlayabilecek. Bu santralde kızgın buharın sıcaklığı 550-5650 C düzeyine çıkarılmakta. Luz II teknolojisinde, önceki Luz santralinden farklı olarak merkezi güç kuleli sistem kullanılmış bulunuyor. Bu sistemde kollektör tarlasının yerini düz ayna yüzeylerin kapsadığı heliostat tarlası alıyor. Gün boyu güneşi izleyen heliostatlar üzerlerine düşen radyasyonu belli ve uygun açılarda güneş güç kulesine yönlendiriyorlar.
Luz II için İsrail’de Güneş Enerjisi Geliştirme Merkezi (Solar Energy Development Center “SEDC”) oluşturularak, burada bir pilot tesis kurulmuş bulunuyor. Güney İsrail’deki pilot Luz II tesisinde her birinin yansıtma yüzey alanı 7.31 m2 olan 2,25 m x 33,25 m dimenziyonlarında 1641 heliostat ile 12 bin metre karelik heliostat yansıtma alanı sağlanmış. Heliostat sıralarında heliostatlar arasındaki uzaklık 4,2 m’den 10 metreye kadar uzanıyor.
Güç kulesinin yüksekliği 60 m olup üzerine yaklaşık 15 metre yükseklikte alıcı (receiver), yani güneş radyasyonunu toplayan ünite yerleştirilmiş. Pilot tesis alıcısının ısıl gücü 6 MW termik olarak açıklanıyor. Bu demonstrasyon aslında LPT-550’nin ölçekli küçültülmüş bir prototipi. Elde olunan kızdırılmış buhar 140 bar basınç ve 5400 C sıcaklıkta. Bu koşullarda buharın entalpisi buhar tablolarından interpolasyonla 3494.3 kJ/kg bulunmakta ve bu da ciddi bir enerji düzeyini gösteriyor. Pilot tesiste elektrik üretimi yapılmıyor. Tabii ki bu koşullardaki bir buharla, buhar türbini-jeneratör ikilisinden kinetik enerji-elektrik elde etmek çok kolay ve bilinen bir iş.
Luz projesi dışında da güneş enerjisiyle büyük güçlerde elektrik üretmek için yapılan benzer teknolojili başka çalışmalar var. Amerika dışında diğer bazı ülkelerde de güneş termik santralleriyle düşük maliyetle elektrik üretimi üzerine çalışmalar yapılıyor ve projeler geliştiriliyor. Bunlardan biri de Cezayir ve Almanya arasında bir araştırma anlaşması ile başlatılan düşük maliyetli güneş termik santral projesi. Proje 200 MW’ın üzerinde termik elektrik üretimini ve 50 bin kişinin su talebini karşılayacak, desalinizasyon (deniz suyundan tatlı su üretimi) tesisini içeriyor. Bu projede maliyetin 2015’den sonra devreye girecek tesislerde 4 Euro Cent/kWh (6 US Cent/kWh) kadar düşeceği açıklanıyor, hatta işletme döneminde maliyetin 2 -3 Euro Cent/kWh (3-4.7 US cent/kWh) düzeylerine düşmesi de bekleniyor. Üzerinde durulan yine bir hibrid santral.
Alman DLR (Deutsches Zentrum Luft- und Raumfahrt ya da German Aerospace Center – Alman Havacılık ve Uzay Merkezi) ile Cezayir Yeni Enerji (New Energy Algeria “NEAL”) 150 MW’lık Güneş-Doğalgaz Hibrid Santrali’ni Cezayir’in güneyinde Hassi R’mel’de kurmaya çalışıyorlar. Önce 2009 yılında 25 MW’lık ilk üniteyi işletmeye alacakları belirtiliyor. Sözünü ettiğimiz 200 MW’lık tesis ile 250 bin kişini elektrik ve 50 bin kişinin de tatlı su ihtiyacı karşılanmış olacak.
Güneş termik elektrik santralleri üzerinde İspanya 10 yeni termik tesis planlamış olup, bu tesisler için 25 yıllık fiyat garantisi verilmesi de kararlaştırılmış bulunuyor. Ancak bu tesislerin hibrid olması beklenmiyor. Daha önce İspanyolların Andalusia’da yaptığı Andasol I ve II uzunlamasına parabolik tarlalı güneş santrallerinin benzeri olarak Güney İspanya Seville’deki 11 MW’lık PS10 güneş güç kulesi de çalışıyor. Güneş termik elektrik santrali planlayan ülkeler arasında Abu-Dabi, Mısır, İran, Meksika, Fas bulunuyor.
Tüm yenilenebilir enerji kaynaklarında, özellikle güneş enerjisinde elektrik üretimi açısından hedeflenen, sağlanan fiyat desteği ile ortaya konulabilir. Bu nedenle önce yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminde bugün verilen fiyat desteğine ve yapılmak istenen değişikliğe ayrı ayrı bakmak gerekiyor.
5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretim Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun 10 Mayıs 2005 tarihinde Meclis’te kabul olunan şekliyle 6’ncı maddesinde, perakende satış lisansı sahibi tüzel kişilere, 7 yıl için EPDK tarafından ilan edilen YEK Belgeli elektrik enerjisini ikili anlaşmalar çerçevesinde ve bir önceki takvim yılında satışa sundukları elektrik enerjisi miktarının ülkede sattıkları toplam elektrik enerjisi miktarına oranı kadar miktarda (bir önceki takvim yılında sattıkları elektrik enerjisi miktarının yüzde sekizinden daha az olmamak kaydıyla), yine EPDK'nın belirlediği bir önceki yıla ait Türkiye ortalama elektrik toptan satış fiyatından (bu fiyatı her yılın başında en fazla yüzde 20 oranında artırmaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştı) satın almaları yükümlülüğünü getirmişti. Bu yenilenebilir enerji için bir alım ve fiyat desteği idi. 2011 yılı sonuna kadar sürdürülecek olan ve ondan sonra sadece 7 yılını tamamlamamış olan santrallere uygulanacak böyle bir destek, serbest piyasayı sınırlamak olmakla birlikte, yenilenebilir enerji kullanımını geliştirmek açısından olumlu bulunuyordu.
Başlangıçta hidroelektrik enerji yatırımcıları ve jeotermal yatırımcıları bu düzenlemeyi beğendiklerini ifade ediyorlardı. Rüzgâr enerjisi yatırımcıları ise, aslında daha çok rüzgâr enerjisi çantacıları söz konusu fiyatı belirsiz ve yetersiz gördüklerini söyler oldular, 5-5.5 Euro Cent/kWh fiyat talebinde bulunuyorlardı. Başka ülkelerde örnekleri görüldüğü gibi kaynaklar bazında farklılıklar yapılabilirdi. 18 Nisan 2007 tarihinde kabul olunan 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu, 17’nci maddesiyle 5346 sayılı kanunun 6’ncı maddesini değiştiriyordu.
Yine perakende satış lisansı sahibi tüzel kişilere, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten YEK Belgeli tesislerin işletmede on yılını tamamlamamış olanlarından, bir önceki takvim yılında sattıkları elektrik enerjisi miktarının ülkede sattıkları toplam elektrik enerjisi miktarına oranı kadar elektrik enerjisi satın almaları, bu satın almada uygulanacak fiyatın her yıl için EPDK’nın belirlediği bir önceki yıla ait Türkiye ortalama elektrik toptan satış fiyatı olmakla beraber, 5 Euro Cent/kWh karşılığı Türk Lirasından az, 5.5 Euro Cent/kWh karşılığı Türk Lirasından fazla olmayacağı, 5.5 Euro Cent/kWh sınırının üzerinde serbest piyasada satış imkânı bulan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı lisans sahibi tüzel kişilerin bu imkândan yararlanacağı, 31/12/2011 tarihine kadar olan süreninin Bakanlar Kurulu’nca 31/12/2009 tarihinden önce Resmi Gazetede yayımlanmak koşuluyla en fazla 2 yıl süreyle uzatabileceği hükme bağlanmıştı. Böylece sadece rüzgâr enerjisi için istenen 5-5.5 Euro Cent/kWh düzeyi tüm yenilenebilir enerji kaynaklarına verilmişti. Ancak, DUY piyasası çalışmaya başlamış olduğundan piyasada 5.5 Euro Cent/kWh’in aşıldığı durumlar da görülüyor, bu imkândan da yararlanılabiliyor.
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Kütahya Milletvekili Dr. Soner Aksoy tarafından 14 Kasım 2008 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulan ve gereği için kendi komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonuna havale olunan, “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretim Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” adı altında bir teklif var. Şu anda Komisyonda 2/340 Esas Numarası ile görüşülmeyi bekliyor. Sayın Aksoy’un teklifi Bakanlık ve AKP yönetimi dışında sadece bir kişisel teklif olarak görülmemeli. Çünkü, daha önce de AKP iktidarının yasa değişiklikleri stratejisi kapsamında Bakanlığın istediği bazı değişiklikleri, Bakanlık ön plana çıkmadan Sayın Aksoy’un teklif olarak Meclis’e getirdiği görülmüştü. Dolayısıyla, Sayın Aksoy bu teklifiyle, bazılarının sandığı gibi Bakanın önüne geçmiş değil. Bu teklifte tanım değişikliği, Hazine arazileri ve imar planlarına ilişkin küçük düzenlemeler yer alsa da, önemli değişiklik söz konusu kanunun 6’ncı maddesindeki alım garantisine ilişkin yeni fiyat ve süre düzenlemesi.
Bu düzenlemede perakende satış lisansı sahibi tüzel kişiler üzerinde bulunan yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten YEK Belgeli tesislerin işletmede on yılını tamamlamamış olanlarından, bir önceki takvim yılında sattıkları elektrik enerjisi miktarının ülkede sattıkları toplam elektrik enerjisi miktarına oranı kadar YEK Belgeli elektrik enerjisi satın alma yükümlülüğüne dokunulmuyor. Teklifin 3’üncü maddesinde yer aklan bu değişiklik istemi aynen şöyle:
“MADDE 3- 5346 sayılı Kanunun 6’ncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ve ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
c) Bu kanun kapsamında satın alınacak elektrik enerjisi için uygulanacak fiyat; 01/01/2016 tarihine kadar işletmeye girecek tesisler için EPDK’nın belirlediği bir önceki yıla ait Türkiye ortalama elektrik toptan satış fiyatının altında olmamak kaydıyla, üretim tesislerinin devreye girdiği tarihten itibaren, rüzgâr enerjisine dayalı üretim tesislerinden elde edilen elektrik için ilk beş yıl 6 Euro Cent/kWh, ikinci beş yıl 5 Euro Cent/kWh, biyokütle enerjisine dayalı üretim tesislerinden elde edilen elektrik için ilk beş yıl 14 Euro Cent/kWh, ikinci beş yıl 10 Euro Cent/kWh, jeotermal kaynaklara dayalı sistem ve santrallerden elde edilen elektrik için ilk beş yıl 7 Euro Cent/kWh, ikinci beş yıl 6 Euro Cent/kWh, güneş enerjisine dayalı sistem ve santrallerden elde edilen elektrik için on yıl süresince 18 Euro Cent/kWh ve hidrolik kaynaklara dayalı üretim tesislerinden elde edilen elektrik için on yıl süresince 5 Euro Cent/kWh karşılığı Türk Lirası olarak uygulanır. Ancak bu fiyatın üzerinde serbest piyasada satış imkânı bulan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı lisans sahibi tüzel kişiler bu imkândan yararlanır.
01/01/2016 tarihine kadar işletmeye girecek tesisler için on yıllık sürelerden sonra ve 01/01/2016 tarihinden itibaren işletmeye girecek tesisler için uygulanacak fiyat EPDK’nın belirlediği bir önceki yıla ait Türkiye ortalama elektrik toptan satış fiyatıdır. Ancak Bakanlar Kurulu EPDK’nın belirlediği bir önceki yıla ait Türkiye elektrik toptan satış fiyatının altında kalmamak kaydıyla fiyatlar belirleyebilir.”
Bu değişiklik satır satır incelenecek olursa, bir kere 2011 yıl sonunun 2016 yılının başına ertelenmesi tüm yenilenebilir enerji üreticilerinin lehine. Fiyatlara bakılınca hemen güneşten elektrik üreticilerine avantaj sağlandığı söylenebilirse de, avantaj sağlanmak istenen başka üreticiler de var. Güneş enerjisine verilmek istenen fiyatı ayrıca irdeleyeceğimiz için önce diğerlerine değinelim. Biyokütle enerji üreticilerine verilen 14 Euro Cent/kWh ile artık odun, ağaç talaşı-yonga vs. termik santrallerini görebiliriz de, değişiklik teklifinin 1’inci maddesi ve madde gerekçesiyle ele alındığında, biyogazı biyokütle içine soktuğundan, çöp gazına, gübreden elde olunacak gaza dayalı elektrik üretimine hak ettiğinin çok üstünde bir fiyat tanınmak istenmekte. Aslında odun ve odun atıklarını kullanacak termik santraller için de yüksek fiyat söz konusu. Yetiştiriciliğe dayalı biyokütle denilmemekle, bazılarına bilerek ya da bilmeyerek böyle bir kıyak çekilmek isteniyor. Jeotermal santraller, hidrolik santraller gibi 5 Euro Cent/KWh’in altında bile fizıbıl üretim yapabilecekken, herhalde iktidara yakın bir işadamları sivil toplum kuruluşunun eski başkanlarından birinin yıllar öncesinden kalma jeotermal enerji projesi desteklenmek istenmiş olmalı. Hidrolik enerji 5 Euro Cent/kWh düzeyinde tutulmuş, ama deniz dalga enerjisine de hidrolik sayılıp aynı fiyat mı verilecek? Çünkü önümüzdeki aylarda 50 MW’lık bir deniz dalga santrali başvurusu yapılacak, oysa bu konuda şimdiye kadar bir başka yandaş proje sahibi bulunamadığı için olsa gerek, ayrılması gerekirken deniz dalga santrallerine bir ayrım yapılmamış.
Şimdi gelelim güneş enerjisinden üretilecek elektriğe 10 yıl boyunca verilecek 18 Euro Cent/kWh fiyata, “el insaf” demek gerek… Bu 24 US Cent/kWh’a karşılık ki, hedef olarak sadece güneş pilleri, yani fotovoltaik gözeli elektrik üreteçleri seçilmiş. Özellikle Alman sanayiciler yenilenebilir enerji konusunda Türkiye’yi hep pazar olarak görmektedirler. Türkiye’ye rüzgâr türbini satmak, Türkiye’ye güneş pili satmak. Yukarıda açıkladığımız gibi bunun yarı fiyatına güneş termik elektrik santrallerinden elektrik üretmek olanaklı. 18 Euro cent/kWh fiyatı güneş termikçilerini de çekecektir, çünkü Türkiye herhalde ABD’den zengin olduğu için olacak ki, Kaliforniya’da verilen fiyatın iki katını vermeye kalkışmaktadır!...
Türkiye böylesine hovardaca harcama ve kaynak savurganlığı yapabilir mi? Böyle bir fiyat ayrımında güneş termik ve güneş fotovoltaik uygulamaların ayrılması gerekirken ayrımın yapılmamış olması, acaba bilgi eksikliğinden midir? Güneşten elektrik üretimi için fotovoltaik uygulamalara tanınacak ayrıcalıklarla, Türkiye’yi fotovoltaik pazarına ve ardından fotovoltaik çöplüğüne dönüştürmeye de kimsenin hakkı olmaması gerekir. Birkaç yabancı firma, Türkiye temsilcileri ve yandaşlarının kazanması, Türkiye’nin enerji sorununun çözümüne ve elektrik arz güvenliğine de bir katkı yapmayacaktır. Daha çok şey söylenebilir, ama bu kadarla yetinelim, okuyucumuzun takdirine bırakalım.
İşte size Kurban Bayramı öncesinde, Enerji Bakanı Dr. M. Hilmi Güler’in 6 Aralık 2008 tarihli Vatan gazetesinde yer alan müjdesi: Vatan, birinci sayfasında birinci haber olarak, “Konutlara elektrik üretme izni” başlığını atmış, altında da “Bakan müjdeyi verdi: Vatandaş güneş enerjisiyle üreteceği elektriği bedava kullanacak. Daire başına 10 bin Euro’yu bulan maliyet için devlet teşvik verecek” demiş. Haber devam ediyor: “Enerji Bakanı Hilmi Güler, Ağustos ayında Enerji Yasası’na eklenen madde sayesinde vatandaşa bu hakkın sağlandığını belirterek şu bilgiyi verdi: ‘Güneş enerjisinden elektrik üretmek için Türkiye’nin Güneş Haritası’nı çıkarttık. İsteyen, güneş pilleriyle çalışan bu sistemle kendi elektriğini üretebilecek. 500 kilovata kadar üretilen elektrik için izin gerekmiyor.’ 500 kilovat 150 dairelik bir sitenin elektrik ihtiyacını karşılıyor. Cep yakan elektrik faturalarından kurtulacak vatandaş, kullanacağı elektriği üretirken ihtiyaç fazlasını da devlete satabilecek. Dünyada yeni olan sistem ABD, Japonya ve Almanya’da kullanılıyor.” Haberin devamı var da, birinci sayfadan verilen bu açıklama yeter. Yalnız öyle bir açıklama ki, deve gibi her tarafı eğri (yani ya hatalı ya da yanlış) neresini düzeltelim ki?...
Yine de birkaç yanlışı vurgulamadan geçmeyelim. Bir kere uygulama yeni değil, en az son 30 yıldır, çeşitli uygulamaları görüldü, uygulamalar çoğaldı, ama bir türlü yeterince yaygınlaşamadı. Niçin? Bir kere bedava değil, üstelik pahalı. Enerjiyi bilmeyen gazeteciler, suya ve rüzgâra da güneş gibi bedava diyorlar. Bir yakıt fiyatının bulunmaması onu bedava yapmıyor. Ödeyeceğiniz çok büyük bir ilk yatırım var, ayrıca bakım ve işletme giderleri bulunuyor. İlk yatırımı (tesisi satın alma bedelini) amortisman süresine bölerek, faizi göz önüne alarak ya da almayarak, amorti edeceğiniz miktar ve üretilen enerjiye göre bir kere sabit maliyeti bulunuyor. Yukarıda da açıkladığımız gibi en pahalı elektrik, maalesef güneş pillerinden elde olunan elektrik olmakta. Vatan gazetesi ekonomi sayfasında, “Teşvikle güneş enerjisi patlayacak” diye bir de güdümlü haber yapmış. Bu patlama Türkiye’nin enerji açığını kapatmak, arz güvenliğini sağlamak için değil de, bu tür tesisleri satanlar için olacak demek daha doğru, ama kamuoyu yanıltılmadan geçilmiyor.
Ağustos ayında çıkarıldığı söylenen “Enerji Yasası” doğru bir tanım değil. Aslında Temmuz ayında çıkarılan ve yine Temmuz ayında Resmi Gazete’de yayınlanan 5784 sayılı “Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yenilenebilir kaynakları teşvik amacıyla değil, elektrik piyasasını katletmek amacıyla çıkarılan bir kanun, ama “Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı, kurulu gücü azami beş yüz kilovatlık üretim tesisi ile mikro kojenerasyon tesisi kuran gerçek ve tüzel kişileri, lisans alma ve şirket kurma yükümlülüğünden muaf” tuttuğu da bir gerçek. Ancak bu muafiyetin uygulanacağı yer; Batı’da örnekleri görüldüğü gibi özellikle doğalgazlı mikro kojenerasyon üniteleri (kombilere benzetecek olursak ısı ve elektriği birlikte üreten üniteler) ile kırsal alanlarda çok küçük akarsular üzerinde kurulabilecek bireysel santraller, yine mikro güçlü bireysel rüzgâr santralleri. Bu sıralamada güneş pilleri en son yeri alabilir.
Bu konuları çok daha ayrıntılı teknik ve ekonomik boyutlarıyla Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nde master ve doktora yapan öğrencilerimize “Güneş Enerjisi” ve “Alternatif Enerji Sistemlerinin Tasarımı” derlerimizde anlatıyoruz, hatta ödev olarak fizibiliteler yaptırıyoruz. Ancak konu o kadar çok konuşulur oldu ki, iki saatlik basit bir ders konusuna da burada yer vermeyi, kamuoyunu aydınlatmak açısından yararlı gördüm. Tabii daha fazla bilgiyi isteyen varsa derslerimize katılarak alabilir, ders almak isteyenlere kapılarımız daima açık.
Sayın Bakan Rüzgâr Atlası ve Rüzgâr Tarlaları’ndan sonra Güneş Atlası ve Güneş Tarlaları’nı da o kadar çok söyledi ki, bu konular enerji kamuoyunu bile aştı. Bu arada Sayın Bakanın Güneş Tarlaları’nı çatıların üzerindeki güneşli su ısıtıcıların düz yüzeyli toplaçları (kollektörleri) veya güneşle ısınan yapıların toplaçları şeklinde algılamadığı da anlaşılıyor. Güneş Tarlaları ifadesini, elektrik üretim amaçlı olarak söylediği ortaya çıkıyor. Ancak, Türkiye’de gerçekten güneş tarlaları kurmak istiyorsa, bunu çatı tipi güneş pili panellerle ya da fotovoltaik (PV) santrallerle değil, güneş-doğalgaz hibrid termik santralleri ile yapabilir. Amerika’da da, diğer ülkelerde de atılım olarak görülen ve yeni olan bu teknolojinin uygulamasıdır. Bu konuda samimi ise, biz kendisine öneriyoruz; Türkiye’nin ilk güneş-doğalgaz hibrid termik santralini Güneydoğu Anadolu’muzda kurmak için ciddi bir projeyi hemen başlatsın.
Bir kıyaslama yapalım. 2007 sonu ve 2008 başı itibariyle dünyanın toplam rüzgâr kurulu gücü 93800 MW iken, dünyanın kurulu fotovoltaik gücü 12400 MW kadardı, yani rüzgâr gücünün yüzde 13’ü kadar. Tabii bu büyüklükler dünya ölçeğinde çok küçük kaldıkları için, dünyanın toplam kurulu elektrik gücünün karşısında bir şey ifade etmiyorlar. Türkiye’ye bakarsak, Aralık 2008 itibariyle Türkiye’nin kurulu rüzgâr gücü 376.2 MW. Yani, Türkiye’nin toplam 41736.6 MW’lık kurulu gücünün yüzde 0,9’u kadar. Fotovoltaik güneş pilleri ile bu kadarlık kurulu gücü kaç senede sağlayabileceğimiz belli değil, ama bin MW’ı 5-10 yılda sağlayamayacağımız aşikâr. Oysa, 100-200 MW’lık ünitelerle Güneş-Doğalgaz Hibrid Santralleri’nde 5-10 yıl içinde birkaç bin MW’lık kurulu güç oluşturma ve ekonomik olarak rekabet edici fiyatlarla elektrik üretme imkânınız olabilir. Tabii doğru dürüst bir politika ve strateji uygulayabilirseniz.
Bir hoca olarak verdiğim dersle görevimi yapmanın mutluluğu içinde satırlarımı tamamlıyorum. Bakalım, politikacılarımız ve yöneticilerimiz görevlerini başararak bizden övgüyü mü, yoksa eleştiriyi mi hak edecekler?...