1 Haziran 2017
Batıya karşı “Eyyy” ünlemiyle gürlemek, ABD’ye nokta koymak, NATO’da çıkarımızı korumak, AB’ye haddini bildirmek adına sözde sabun köpüğü gibi kabarıp eylemde sönmek, sadece iç sahnede oynanan bir politik oyunun sahnelenmesi miydi? Oysa Türkiye’nin çıkarı için öyle olmaması, söz ile eylemin bütünleşmesi gerekir!...
Her nedense “Eyyy…” gürlemeleri duyulmaz oldu. 16 Mayıs’ta Washington’da giriş ve çıkışıyla 23 dakika süren Türkiye-ABD Zirvesi’nde nokta konulamadı, kazanılan bir şey de olmadı. Başkan Trump FETÖ’nün tutuklanıp iadesi istemini duymazdan geldi, Türkiye’de tutuklu FETÖ’cü papazı istemekten ise geri kalmadı. Suriye’de PYD-YPG’ye silah verme konusunda geri adım atmadı. Sayın Erdoğan’ın Türkçe konuşmaları ABD yönetiminin duymak istediği biçimde yumuşatılarak İngilizceye çevrildi. Bunlar yetmezmiş gibi, şimdi PKK’nın uzantısı PYD-YPG ile Türkiye’nin arasını bulmak için alay edercesine sahneye arabulucu aktörler çıkarılıyor!...
25 Mayıs’ta Brüksel’deki NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Toplantısı’nda, ABD’nin önderliğindeki IŞİD (DAEŞ) karşıtı koalisyona NATO’nun silahlı çatışma dışı katılımının kabulü, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de Kürdistan’ın kurulmasına Atlantik Cephesi’nin güçlü bir desteği demektir. Her ne şekilde olursa olsun, NATO’nun Suriye’ye bulaşması Türkiye’nin aleyhinedir. Türkiye tarafından veto edilmeyen bu karar nedeniyle koalisyon ortaklarının İncirlik’i ve Diyarbakır üslerini daha rahat kullanacak olmaları bir yana, tasarladıkları Kürdistan sınırları içinde Türkiye’nin askerî harekâtları da zora girebilecektir. Tartışmalı angajman kuralları şerhi bu sonucu değiştirmez!...
Sayın Erdoğan’ın toplantıda 2018 NATO Zirvesi’nin İstanbul’da yapılmasını önerdiği, ama pek çok ülkenin buna olumlu yaklaşmadığı basına yansıdı. NATO’ya böyle bir davet yerine ilişkimizi yeniden değerlendirici yönde, 65 yıllık üyeliğe karşın Türkiye’ye yapılan haksızlıklar karşısında ciddi bir nokta koyma uyarısında bulunulmalıydı!...
Brüksel’de NATO Toplantısı’na paralel olarak Sayın Erdoğan’ın AB Konseyi ve AB Komisyonu Başkanları ile Türkiye-AB ilişkilerindeki son durum ve ileriye dönük atılabilecek adımların görüşüldüğü açıklandı. Mülteci Anlaşması ve terörle ortak mücadele dışında konuşulan konular bizce hayırlı sonuç verecek cinsten değil!...
AB ile “Tamam mı devam mı?” denilen bir zamanda, “Türkiye-AB ilişkilerinin yeniden canlandırılmasının önemine değinilmesi” bir havuç uzatılmasından başka anlam taşımıyor. Türkiye’yi AB kapısında süründürmenin yeni taktiği. Çünkü AB’nin Kıbrıs üzerinde gizli hesabı var. Nitekim hemen ardından “Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunmasının öneminin vurgulanması” isteniyor. İstedikleri çözüm; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin sonlandırılması ile oluşturulacak Birleşik Federe Kıbrıs Cumhuriyeti potasında hem Kıbrıs’taki Türk varlığının asimilasyonu hem de Doğu Akdeniz’deki mavi vatanımızın bağrına AB desteği ile Rum hançeri sokulması, kısaca Enosis yolunda Kıbrıs’ın heba edilmesi. Çünkü, AB’nin Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz yataklarında gözü var. Oysa bu gerçek gözlerden saklanıyor ve AB sözcüsü şimdi “Türkiye AB işbirliğine mecbur” diyebiliyor. İki yüzlü AB’ye kanılmamalı!...
NATO Zirvesi öncesi 21 Mayıs’ta Başkan Trump Suudi Arabistan’da hem İslam NATO’su için görüşme yaptı, hem de henüz olmayan bu ordu için Suudi Arabistan’a 110 milyar dolarlık silah sattı. Böyle bir pakt pek olası olmasa da ABD İŞİD maşası ile karıştırdığı Irak-Suriye toprakları üzerinde Kürdistan’dan başka bir de Sünnî İslam Devleti kurma peşinde. Gerek İslam NATO’su, gerekse Sünnî İslam Devleti İran’ı dengelemek için tasarlanıyor. Bunlar olmazsa, bu amaçla Türkiye kullanılmak isteniyor ve Türkiye’ye havuçlar uzatılabilir. Ancak, Türkiye bu oyunlara gelmemeli. Çünkü İran gibi Türkiye de hedefte. Kendi halkının bile güvenmediği Trump’a kanılmamalı!...
Türkiye’nin önünde iki yol var. Avrasya’da olması gereken yere uzanan doğru yol. Ya da ABD, NATO ve AB oyalaması ile çıkmaza sürükleyecek çıkmaz yol. Hiç kuşkusuz bu ikinci yol kumpas yolu. Türkiye doğru yolda ilerleyebilmeli. Üstelik kumpas yolunun tuzakçısı ABD ve AB’nin PKK ve PYD’nin arkasındaki güç ve Türkiye için büyük tehdit olduğu gerçeği asla unutulmamalı, hata yapılmamalı!...
Bir devletin, bir ülkenin liderliği seçimlerde yüzde 50 artı 1 oyla değil, ülkeyi doğru yola yönlendirmekle kazanılır. Atatürk ülkesini ve kurduğu devleti doğru yolda ilerletebilen lider olduğu için büyük. O aynı zamanda sözüyle eylemini bütünleştirebilen bir liderdi. Onun için Atatürkçülerin sosyal ve kültürel iktidarı sürüyor. Hayret edenler olsa da o iktidar öyle 14 yılda falan yıkılmaz. Çünkü 1915 Çanakkale Arıburnu zaferinden bu yana 100 yılı aşkındır sürüyor, Türkiye ile birlikte sonsuza dek sürecek!...