1 Mart 2001

 

 

Enerji Bakanlığı Politika mı Değiştiriyor?

 

Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR

 

Cumhur Ersümer, ilk kez 30 Haziran 1997 tarihinde Enerji Bakanı oldu. 12 Ocak 1999’da görevi Ziya Aktaş’a devretti. Dörtbuçuk ay sonra, 29.5.1999’da bakanlığı tekrar devraldı. Üç seneyi aşkın bakanlığında doğruları ve yanlışları oldu. Onların değerlendirmesini yapacak değiliz. İzlediği politika, aslında hükümet ve devlet politikası olan özelleştirme, yerli ve yabancı sermayeye dayalı özel sektöre açılmaydı ama, bundan rahatsız olanlar vardı.

 

Türkiye’nin bir enerji darboğazına ilerlediği, kendisinden önce 7 Mart 1996’da bakan olan Hüsnü Doğan ve ardından 29 Haziran 1996’da bakan olan Recai Kutan tarafından da söylendi. Eylül 1997 tarihli Enerji dergisinde yer alan “Enerji Açısından Yeni Hükümet Programı” başlıklı yazımda, programın olumlu olduğunu anlatıp, şöyle demişim: “Uygulamanın aksaksız, tutarlı ve başarılı olabilmesi, üst düzey yöneticilerin iyi seçimini gerektirmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile bağlı ve ilgili kuruluşlarında üst düzey bürokratların yeniden düzenlenmesi başarı için gerekli ön koşul durumuna gelmiştir”. Ersümer bunu ta başından yapamadı. Konunun ayrıntılarına girmek istemiyoruz.

 

İşlerin devletçilikle olamayacağı, özelleştirmeler ve özel sektör yatırımları gerektiği, 2000-2025 dönemi için araştırmaya dayanarak yazdığım, “21. Yüzyıla Girerken Türkiye’nin Enerji Stratejisinin Değerlendirilmesi” başlıklı, Aralık 1998 tarihli TÜSİAD Raporu’nda, çözüm yollarıyla açıklanmıştı. Ersümer ilk bakanlığı döneminde, önceki hiçbir enerji bakanının yapmadığı bir işi yaptı. 7-9 Aralık 1998 tarihlerinde Türkiye 1. Enerji Şûrası’nı topladı. Bakanlığın uyumlu bir kadroya sahip olmayışı, Şûra’nın etkinliğini azaltmıştı ama, uygulanan politika Şûra’da onaylandı. TÜSİAD Enerji Raporu ile örtüşen kararlar çıktı. Şûra’nın ardından Ersümer bakanlıktan ayrılınca, Şûra kararları da çarçur edildi.

 

Ersümer ikinci kez bakan olunca, Temmuz 1999 tarihli Enerji dergisindeki “57. Hükümetin Programı ve Enerji” başlıklı yazımda, sorunun yasal boyutlarını ve çözüm yollarını açıkladıktan sonra, şöyle tamamlamışım: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile bağlı ve ilgili kuruluşlarının iş bitirici olmayan, işleri çözümsüzlüğe iten, dar görüşlü ve tutucu bürokratlardan arındırılması gerekir. Geçen dönem Ersümer’in yapamadığı bu olmuştur”. O gün için Ersümer, Enerji Bakanlığı’nın yanısıra, Başbakan Yardımcılığı’nı da alarak güçlenmişti. Anayasa değişikliği, tahkimle ilgili uyum yasaları çıkarıldı. Gücünün tükendiği son dönemde, Elektrik Piyasası Kanunu’nu IMF desteği ile çıkarmayı başardı.

 

İkinci dönemde Ersümer’in işi zordu. Elektrik enerjisi ve doğal gaz için belirlenen hedeflere, Araştırma Plan Koordinasyon (APK) Kurul Başkanlığı karşı çıkar tutumdaydı. “Bu kadar doğal gaza, bu kadar santrala gerek yok” sözleri ilk kez Bakanlık ve TEAŞ APK birimlerinden filizlendi. Planlama yapmayan, rakam ve projeksiyon üretmeyen, verileri APK birimlerinden alan DPT’nin yorumu da eklenince bakanlık, gereğinden çok doğal gaz ve santral isteyen, bunları özel sektöre yaptırarak, sermaye kesimine kaynak aktaran aracı gibi gösterilmeye başlandı. İhale dedikoduları ile de cadı kazanı kaynatılmak istendi.

 

Oyunun senaryosunu plancılar yazdı. DPT ve Bakanlık arasında uyum sağlanması için onca toplantı yapıldı. Sonra bu düelloya Hazine katıldı. Bakanlık enerji yetmezliğinden, DPT enerji fazlalığından söz ediyor, vatandaşın aklı karışıyordu. Sürtüşme ayyuka çıktı. DPT, Yap-İşlet-Devret modelinin ve özelleştirmenin işlememesi için elinden geleni ardına koymadı. Yasal dayanağı bulamadığı için Yap-İşlet projelerine karışamadı. Enerji Bakanlığı ile DPT arasında yazışma savaşı da başlamıştı. DPT’nin Bakanlığa gönderdiği 7 Ağustos 2000 tarihli özel elektrik santralları konulu yazı, 24 Eylül 2000 tarihli Yap-İşlet-Devret Projeleri konulu yazı, Bakanlığın bunlara yanıt olarak gönderdiği 21 Aralık 2000 tarihli cevap yazısı, bu savaşın son belgeleri.

 

2001 yılbaşında, Beyaz Enerji Operasyonu Bakanlığa bomba gibi düştü. Bürokratlarına işten el çektirildi, bazıları tutuklandı. Zaten boş olan ve vekaleten yönetilen makamlara yenileri eklendi. Bakanlığın üzerine sanki ölü toprağı serpildi. Kepenk indirir duruma geldi. Ersümer istifa edebilirdi, etmedi veya edemedi. Siyasi olarak kendisine bu hakkın tanınmadığı da söylenebilir. Şimdi yeni bir gelişme var. DPT, Enerji Bakanlığını teslim alıyor. Bakanlık-DPT sürtüşmesinde rol alan DPT uzmanları, Enerji Bakanlığı’ndaki boş kadrolara atanmaya başlandılar. Üstelik, Ersümer’in imzasıyla olduğu için soruyoruz. Düne kadar ki politikanız yanlış mıydı?  Bu tercihler sizin mi?

 

22 Kasım 2000 Birinci Kara Çarşamba, ardından 21 Şubat 2001 İkinci Kara Çarşamba ile ekonomi uçurumun eşiğinde. Bürokrat değişikliği ile hükümet durumu kurtarmaya çalışıyor. Bırakın Beyaz Enerji Operasyonu’nu, Bakanlığın düne kadarki politikası, “yanlış” dedirtmek istenircesine değişiklik yapılıyor ama, yanlışın sorumlusu gösterilmek istenen Ersümer yine Bakanlık koltuğunda. Çelişkilerle sürükleniyor muyuz, yoksa yeni bir senaryo mu yaşıyoruz?

 

Kasim 29 2016 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Haklı İstemi

Kategoriler

DUYURULAR