11 Temmuz 2002

 

 

Ecevit ve Enerji

 

Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR

 

Birkaç aydır Ecevit Sendromu yaşıyoruz. Bu durum Türkiye’nin Avrupa basınına “Hasta Adam” olarak yansımasına bile neden oldu. Oysa, bir ülkenin geleceğinin bir insana bağlanması doğa yasalarına aykırı. Sorun, Ecevit’in artık fiziksel olarak yürütemediği iktidara, yatarken oturamadığı koltuğa, dört elle sarılmasından kaynaklandı. İhtiras insanlara yanlış yaptırır. Destek çıktı çıkmadı, komplo kurdu kurmadı sanısı ile en yakın desteğini harcamaya kalkınca, Ecevit için siyasetin sonu göründü. Bu kendi tercihi olarak hüsranlı bir son oluyor. Ülkemize de ekonomisini ve sektörlerini, olağandır ki enerji sektörünü de olumsuz etkileyecek bir siyasi bunalım getirdi.

 

Hareketleri çok sınırlanmış, konuşması, anlaması ve anlaşılması zorlaşmış hasta bir başbakan, kabinede değişiklik yapmakla devam edemez. Ecevit kulübü DSP, Meclis’te ikinci sıraya düştüğü gibi, koalisyonun diğer ortakları MHP ve ANAP, Avrupa Birliği siyaseti nedeniyle birbirine karşıt durumda. Ecevit’in destek bularak, hatta MHP’ye yaslanarak yeni hükümet kurması mümkün görünmüyor. Herhangi bir Ecevit hükümeti, bundan böyle iç ve dış piyasalara güven de veremez. Şimdi beklenen Avrupa Birliği yandaşı olacak yeni bir hükümet ve seçim. Türkiye eğik düzlem üzerinde hızla erken seçime kayıyor. Bir sorun da seçimin Türkiye’yi çağdaş boyutta düzlüğe çıkarıp çıkarmayacağı. Ancak her bunalım, ardından gelecek parlak günlere gebedir. Fiilen çökmüş hükümetin enkazının ortadan kalkmasıyla, yeni umutlara kapılar açılabilir.

 

Bu siyasi bunalım ortamında Ecevit, geleceğe pay çıkarmak için son üç yıldaki başarılı çalışmaları olduğunu savlıyor. Oysa, başarı dediği çalışmaların çoğu IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği’nin istemleri doğrultusunda yapılan düzenlemeler. Bunların da başarılı olup olmadığı tartışılır, ama Ecevit’e mal edilemez. İki ekonomik kriz yaşattığı da unutulamaz. Biz enerjide, bizzat Ecevit’ten kaynaklanan başarısızlıklar üzerinde kısaca durmak istiyoruz.

 

Geçen yılın başlarına kadar enerji projeleri ile ilgili olarak, Ecevit’in de bildiği ve ifade ettiği gibi, Enerji Bakanlığı ve DPT çekişmesi yaşandı. Aslında, bu MHP ve ANAP çekişmesi idi. Ecevit bu çekişmeyi çözemedi. Şimdi ihtirası ile harcadığı yardımcısı Özkan, Enerji Bakanlığı, DPT ve Hazine’nin arasını bularak, 29 projelik göstermelik bir paket ortaya çıkardı ise de, sonuca götürülemedi.

 

En büyük proje olan nükleer santral ihalesi yapılamadı. Oysa, gerek Bakanlar Kurulu ve gerekse muhalefet bu projeyi destekliyordu. Üstelik yıllar öncesinden gelen bir devlet projesi idi. İhaleye fesat karıştırma iddiaları olmuşsa da, bunlar kanıtlanamadı. Öyle olsa bile, fesadı temizleyip ihaleyi sonuçlandırmak başbakanın görevi değil mi? Gelin görün ki, nükleer enerjiyi içine sindiremeyen Ecevit, ihaleyi iptal ederek projeyi belirsizliğe itti. Bir devlet projesinin geleceği, bir başbakanın içine sindirip sindirmemesine bağlı olabilir mi?

 

Ecevit tarafından yazılan DSP programında, çevreci bir kaynak olan rüzgâr enerjisine yer verildiği biliniyor. Şu anda Türkiye’nin kurulu gücü içinde 10 binde 7 pay bile tutmayan 19 megavatlık sembolik rüzgâr santralları Ecevit’in eseri değil. Rüzgâr yöresi Çanakkale’den gelen ANAP’lı eski bakan Ersümer’in marifeti. Rüzgâr proje portföyünün yüzde 90’ı son yıllarda ters yüz edilirken, geçen yıl Ege komşumuz Yunanistan’ın kurduğu rüzgâr santrallarının üç katı büyüklüğündeki yerli proje topluluğu Bakan Çakan döneminde çöpe atılırken, Ecevit neredeydi?

 

Enerji piyasalarının serbestleştirilmesi için Elektrik Piyasası Kanunu ve Doğal gaz Piyasası Kanunu, IMF isteği ile çıkarıldı ise de, hatalarla dolu olduğu için bu iş de başarılmış sayılamaz. Yine Ecevit’in hasta yatağında acele ile imzalayıp Meclis’e gönderdiği, artık bu hükümet sonrasına kalan Petrol Piyasası Kanun Tasarısı da, ülke çıkarları ile bağdaşmayan, Türkiye’de petrol aranmasını engelleyecek bir tasarı. Üstelik, yürürlükten kaldırılan kanunda değişiklik yapmaya kalkışacak kadar hatalarla dolu ve önceki kanunlar gibi Anayasa ile çelişen hükümler içeriyor.  Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu üyeleri, uzmanlık ve tarafsızlık ilkesi ile seçilecekken, yasalarda yeri olmayan biçimde koalisyon ortakları arasında paylaşımla siyasi atama yapılması da, Ecevit’in bir yönetim hatası değil mi?

 

Türkiye’nin başta gelen ulusal projesi, Avrupa Birliği’ne üye olmak. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği için kullanabileceği bir kartı da, Orta Asya petrol ve gazını Avrupa’ya taşıyacak enerji terminali projesi iken, bu kozun kuvvetlendirilmesi gerekirken, Ecevit hiç ilgilenmedi bile. Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, ayrıca Rusya ve Avrupa’da bu konuda yapılacak temaslar, dinamik olmak yerine statik kalan başbakanın gündemine girmedi. Başarısızlık örnekleri daha çok ise de saydıklarımız yeterli. Türkiye artık Ecevit’siz yoluna devam etmeli ve hasta başbakan daha fazla engel oluşturmamalı!...

 

Kasim 29 2016 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Haklı İstemi

Kategoriler

DUYURULAR