14 Eylül 2000

 

 

FİYATI ARTAN PETROL VE TÜRKİYE

 

Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR

 

Petrol fiyatları artışı kriz endişesi yaratabiliyor. 1998’de petrol fiyatları 10 $/varil düzeylerinde idi. 1999’da 18 $/varil’e çıkmıştı ve bu yıl ortalama 25 $/varil düzeyinde kalması bekleniyordu. Ancak, 30 $’lara tırmandı. Türkiye’de ise ne vizyonsa, 2000 yılı bütçesi yapılırken, 18 $/varil fiyat baz alınmıştı.

 

Dünya ekonomisinin 2000 yılı büyüme hedefi %3 idi. Ancak, artan petrol fiyatları nedeniyle tutturulamayabilir. Petrol ithalatçısı her ülke bundan olumsuz etkilenecek. Bugün gelişmiş ülkelere göre gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri petrole daha bağımlı. Türkiye’ye etkisi diğer gelişmekte olan ülkelerden az olabilir ama, enflasyonla mücadelede ekonomik istikrar programına olumsuz etkisi gözardı edilemez. Enflasyonla mücadelede 1998 gibi düşük petrol fiyatlı dönemleri kaçırdığımıza yanalım...

 

Bu yıl Ocak’ta petrol 29 $/varile çıkıverdi ve Şubat’ta 30 $/varil oldu. ABD, OPEC’den üretim artışı istedi. Dünya kanıtlanmış petrol rezervinin %77’sine sahip OPEC, 1989’da günde ortalama 22,8 milyon varil üretim yaparken, bunu sürekli artışla 1998’de 30,9 milyon varil/gün’e çıkarmıştı. Ancak, 1998 sonuna doğru fiyat 9 $/varil’e düşünce, üretimini 1999’da 29,3 milyon varil/gün’e indirdi. 2000’nin ilk çeyreğindeki üretimi ise 23,5 milyon varil/gün’e inmişti.

 

Mart sonunda OPEC, üretimini %6,3 artırmayı, günlük artışın bir milyon 450 varil olmasını kabul etti. Kararın 6 haftada etkisini göstereceği söylendi. İki hafta sonra fiyat 22 $/varil’e düştüyse de, 6 hafta geçince yine 30 $/varile çıkıverdi. Oysa OPEC, fiyatlar 28 $/varil’i aştığında, 500 bin varil/gün ek üretim yapacağını söylüyordu. OPEC, 1 Temmuz 2000 tarihinden itibaren üretimini %3 artırarak, 25,4 milyon varil/gün’e çıkaracağını deklere ettiğinde ise, petrol 31 $/varil olmuştu bile. Temmuz’da 26 $/varil’e indi, Ağustos’ta 30 $/varil’in üzerine çıktı. Eylül başında, bir hafta önce 37 $/varil oldu. Tehlikeli bir pike çıkılmıştı.

 

Bu önlenemez yükselişin nedenleri var. Dünya petrol üretiminin %10’unu sağlarken, petrol tüketiminden %25 pay alan ABD’nin petrol stoklarının en alt düzeye inmiş olması etkenlerden biri. Bir diğer etken, dünya petrolünün %12 ile en büyük bölümünü üreten Suudi Arabistan dahil Kuveyt, İran, Irak gibi ülkelerin dış ödemelerinin büyüklüğü. Petrol tröstlerinin manipülasyonları da yok değil. Yılın ilk yarısında petrol endüstrisinin dev şirketleri, karlarını %100’ün üzerinde artırdılar bile. Petrolü, OPEC dışında yönlendiren Krallar ve Kaptanlar da var.

 

10 Eylül 2000 tarihinde OPEC 26,2 milyon ton varil/gün olan üretimini %3 oranında, 800 bin varil artırma kararı aldı. 700 bin varil fazla üretim yaptığından, 100 bin varillik artışın önemli etkisi beklenmiyor. Fiyatlar biraz düşse bile, yine tırmanış trendine geçebilecek. OPEC, 26-28 $/varil optimal fiyatlarından söz etse de fiyatların 30 $/varil’in altına düşmesi pek de beklenmemeli.

Türkiye’nin yıllık petrol ithalatı 1998 yılında 23,7 milyon tondan, 1999’da 22,9 milyon tona düştü. 5-5,5 milyon ton olan petrol ürünleri ithalatı ise ayni düzeyini koruyor. 1998 yılında ham petrol ithalatına yapılan ödeme 2046 milyon $ iken, 1999 yılında 2747 milyon $ oldu. Bu yıl 4 milyar dolara ulaşması beklenmelidir. Başbakan petrol ürünleri fiyatlarının artırılmayacağını açıkladı. Akaryakıt Tüketim Vergisi (ATV) ile dengelemeye çalışılıyor. Bu uygulama devletin gelirlerini azaltacak. Zam yapılırsa, çarpan etkisi ile tüm fiyatların artması kaçınılmaz. Böylece, hedefini zaten aşmış olan enflasyon oranı daha da büyür. Ancak, 30-35 $/varil aralığında seyredecek fiyat düzeyine, Türkiye zam yapmaksızın ne kadar dayanabilir? Aslında hiç de hoş olmayan bir sarmala girmiş durumdayız.

 

Bu arada Türkiye’de kaçak petrol ürünleri ithalatı da sınır ticareti adı altında sürüyor. Bunun vergi kaybı 2 milyar $’dan fazla. Bu ticaretin kaldırılması için çalışmalar yapılıp bazı önlemler alındıysa da, Başbakan Ecevit Haziran ayında Diyarbakır gezisinde, akaryakıt sınır ticaretinin daraltılmasını içine sindiremediğini açıkladı. Rafinerilerin stoklarını artıran bu sınır ticareti ile vergi kaybı oluyor ama, sakıncalı olsa da kaçak ucuz akaryakıt piyasası da yok değil.

 

Madalyonun petrol ithalatı yüzü böyle. Ya madalyonun öteki yüzü, Türkiye petrol üretimi ne alemde? 1991’de 4,5 milyon ton olan petrol üretimi, 1999’da 2,9 milyon tona düştü. Yerli yabancı bütün şirketlerin üretimleri azaldı. Petrol sektörü dibe vurdu, ağlayanı yok. Hazine-Sayıştay anlaşmazlığı şirketlerin hak edişlerini almalarına, kur farklarının ödenmesine ve sermaye transferlerine engel olduğundan, hiçbir teşvik görmeyen yabancı şirketler niye petrol arayıp üretim yapsınlar ki? Petrol Kanunu Değişiklik Tasarısı gündemde ama, teşvik için Menderes ve Özal gözüyle bakabilecek olan var mı? Petrolcüler, Anayasa Mahkemesi’ne tahkimi kabul ettiren Enerji Bakanı Ersümer’in ne yapacağını bekliyor, olmazsa Başbakanlığa bağlı Petrol Müsteşarlığı kurulmasını istiyorlar.

 

Kasim 29 2016 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Haklı İstemi

Kategoriler

DUYURULAR