15 Ağustos 2002

 

 

Irak ve Petrol Kokusu

 

Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR

 

Türkiye’yi yeterince tanıyamamış görünürken, bazılarını kayırdığı anlaşılan Dr. Derviş nihayet gitti de, engellediği ucuz enerji projeleri için Hazine’den sorumlu yeni Devlet Bakanı Türker, seçim öncesi bir karar verecek mi? Ağustos sıcağında sıcak bir soru, ama biz giderek ısınan Irak sorununa bakacağız. ABD’nin içinde şahinler kadar güvercinler olsa da, Avrupalı müttefikleri çekimser görünüp operasyona karşı çıksalar da, ABD Irak’ı vuracak mı vurmayacak mı konusunda tereddüt kalmadı. Başkan Bush ve yönetimi Irak’ı vurmakta kararlı. Başbakan Ecevit, ABD gezisi dönüşünde televizyonda, “Saddam ABD’nin isteklerini kabul etse de etmese de Başkan Bush vuracak” demişti. Sonra duralayarak, dil sürçmesi diye düzeltmeye kalkışmıştı. Ecevit’in o gün dilinin sürçmediği anlaşılıyor. Şimdi, sadece operasyonun ne zaman yapılacağı bilinmiyor.

 

Olayın başlangıcı 12 yıl önceki Ağustos ayına ve petrole dayanıyor. O zaman Saddam, petrol rezervinde Irak’tan sonra gelen Kuveyt’i işgal ederek, 19’uncu vilayeti yapmaya kalkışmıştı. Altı ay sonra ABD, bu işgale son vermek için Körfez Savaşı’nı başlattı. Baba Bush Saddam’ı Kuveyt’ten attı, ama her nedense devirmedi. Junior (oğul) Bush, yarım kalan işi tamamlayacak. O güne göre koşullar ve gerekçeler değişti. Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olması, gizlice terörizme arka çıkması, tehdit oluşturması yeni gerekçe de, kanıtları tartışmalı. Bu kez Irak Savaşı’nın uluslararası hukuka göre, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde nasıl bir çerçeveye oturtulacağı bilinmiyor. Başkan Bush da Birleşmiş Milletler’den yetki almak ihtiyacı yok gibi davranıyor. Saddam diktatörlüğünün Orta Doğu ve Dünya Barışı için tehdit oluşturduğunda gerçek payı varsa da, yapılacak harekâtın nedeni sadece bu mu?

 

Şimdi Irak’a enerji penceresinden, petrol rezervleri açısından bakalım. BP Statistical Review of World Energy 2002’deki verilerle, dünyanın ispatlanmış petrol rezervi 1050 milyar varil ya da 143 milyar ton. Bunun yüzde 65,3’ü, bir diğer deyişle 685,6 milyar varili Orta Doğu’da. Dünyanın ve Orta Doğu’nun en zengin petrol ülkesi 261,8 milyar varil ile Suudi Arabistan. Irak, dünyanın ikinci petrol zengini ve ispatlanmış toplam rezervi 112,5 milyar varil (15,2 milyar ton), yani dünya rezervinin yüzde 10,7’sini elinde bulunduruyor. Irak’ın ardından 96,5 milyar varil ile Kuveyt ve 89,7 milyar varil ile İran geliyor. ABD’nin rezervi 30,4 milyar varil, tüm Avrupa’nın rezervi 18,7 milyar varil. Hazar ülkeleri dahil eski Sovyetlerin kapsadığı alandaki ispatlanmış rezerv ise, yine Irak’tan küçük ve 65,4 milyar varil. Kuzey Amerika kıtasındaki rezerv de 63,9 milyar varil.

 

ABD ile Avrupa’daki ispatlanmış petrol rezervleri toplamının 2,3 katı petrole sahip olan Irak, batının enerji arz güvenliği açısından önemli. Diyeceksiniz ki, Suudi Arabistan’da da Irak’ın 2,3 katı rezerv var, o önemli değil mi? Elbette önemli, ama Suudi Arabistan’daki yönetim daha düne kadar ABD’nin dostu idi, dikkat edin şimdi gizli düşman konumunda. Bir başka petrol zengini İran, hedef tahtasındaki haritada zaten nişan noktası içine alınmış bile. Giderek sıra demokratik yönetimi olmayan Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri’ne gelirse hiç şaşırmayın.

 

ABD ve OECD ülkelerinin en önemli enerji sorunlarından birinin petrol ve doğal gazda arz güvenliğinin sağlanması olduğu biliniyor. Çünkü, son 10 yıldır ABD’de petrol üretimi düşerken, Avrupa’da duraladığı görülüyor. Tüketim ise artmakta. 21’inci yüzyılın ilk yarısında, fosil yakıtlar ve petrol ağırlığını koruyacak. Aslında birincil enerji kaynağı olmayan, enerji taşıyıcı dediğimiz sentetik yakıt hidrojenin petrolün yerini alması, daha zaman istiyor. ABD ve Avrupa’nın diğer ülkelerin petrol kaynaklarına ticaret yoluyla ulaşması mümkün olsa da, kaynak sahibi ülkelerde demokratik ve dost yönetimlerin bulunması arzulanıyor. İşte bu nedenle, ABD’nin çok amaçlı Irak harekâtı buram buram petrol kokuyor.

 

ABD bu harekât için Türkiye’nin işbirliğini istiyor. Bizi sıcak çatışmaya çekecek de, bunun karşılığı ne olacak? Meclis Başkanvekilimiz Sökmenoğlu bir gazeteye verdiği demeçte, “Musul, Kerkük petrolleri, Kuzey Irak’ın statüsü gündeme gelir” diyor ve “Savaş pazarlığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması olmalı” diye ekliyor. Bize verdiği demeçte, 9. Cumhurbaşkanımız Demirel “Türkiye’nin Irak hadisesinde bir savaşa tutuşması getireceğinden çok götürür, çok yanlış bir iş olur” dedi. “Hiç kimse, Kerkük ve Musul petrollerini bize verirler gibi hevese kapılmasın” diye de ekledi. Ayrıntısını, bugün çıkan derginiz Dünya ENERJİ’nin 22’nci sayısında okuyabilirsiniz. Elbette savaş olmamalı, bize hiç bulaşmamalı, ama ya aksi olursa? Anlaşmalardan gelen ve Irak’ın tek taraflı feshettiği, Kuzey Irak petrolündeki yüzde 10’luk royalty hakkımız gündeme getirilemez mi acaba?  Yoksa, petrolü bize koklatmazlar mı?

 

Kasim 29 2016 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Haklı İstemi

Kategoriler

DUYURULAR