16 Kasım 2000
Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR
Enerjide bu haftanın en önemli olayı, kuşkusuz dün okuyucularımız ile buluşan Dünya ENERJİ dergisi oldu. Daha çıkar çıkmaz, Türkiye’nin en güçlü dergisi olacağını kanıtladı. İlgi bunu gösteriyor. Sorunuzu duyar gibiyim. Nasıl bir dergi?
Enerjide liberal piyasanın ve liberal düşüncenin savunucusu. Enerji sektöründe başka dergiler yok değil. Enerji konusunda yazan da konuşan da çok. Ancak, enerji konularını işlemek kulaktan dolma ya da kopya edilmiş bilgi değil, radikal bilgi ister, uzmanlık ister, deneyim ister. Her şeyden önce çizgisinde ve dünya görüşünde çelişki değil, tutarlılık ister. Dünya ENERJİ’de bunlar var.
Dünya ENERJİ, özel sektörü kucaklayan bir dergi. Merkezi planlama isteyenlerin ve çağdışı kalmış devletçiliğin karşısında, özelleştirmeden yana. Merkezi planlama” uygulaması dünyada kalmadı ama, bizde tek tük de olsa merkezi planlama isteyebilenler görülmüyor değil. Oysa, bu görüş artık Moskova’daki Kızıl Meydan’da bile taraftar bulamıyor.
Enerji ekonominin devitici öğesi, olmazsa olmaz girdisi. Enerji halk arasında çoğu kez sadece elektrik olarak bilinir. Oysa bir de genel enerji kavramı var ki, tüm birincil ve ikincil enerji kaynaklarını içerir. Yani kömürden, petrol ve doğal gaza, hidrolik enerjiden nükleer enerji ile yeni ve yenilenebilir enerjilere, elektrik enerjisine, hidrojene kadar pek çok enerji kaynağı bu kavram içindedir. Dünya ENERJİ, enerjiyi bu geniş kavramı ile ele alıyor. Olayları ve gelişmeleri irdeliyor.
Dünya ENERJİ, ulusal çıkarlarımızın ve ulusal kaynaklarımızın rasyonel biçimde değerlendirilmesinin savunucusu. Enerji üretirken, çevrenin tahrip edilmemesini savunuyor. Bugün çevreyi korumak, ulusumuzun geleceğine sağlıklı yaşam ortamı bırakabilmek açısından bir milli görev. Ancak, sözde bazı çevreciler gibi olaylara at gözlüğü ile bakmıyor. Çevrecilik maskesi altında, Türkiye’nin doğal kaynaklarının kullanılmasını engellemek isteyenlerin karşısında. Temiz teknoloji ile her kaynağın kullanılmasından, çevre enerji arasında insanlık yararına optimal denge sağlanmasından yana.
Dünya ENERJİ dergisini hazırlarken temel amacımız, size doğru dürüst bir dergi sunabilmek. Dergimiz, hep enerjide serbest piyasanın savunucusu olacak ve hep liberal kalacak. Bakın, tam üyesi olmak için çabaladığımız Avrupa Birliği (AB) de, Türkiye’ye tam üyelik yolunu çizen “Katılım Ortaklığı Belgesi”nde, enerjide liberalizm istiyor. AB’nin enerji istekleri şöyle:
• AB enerji düzenlemelerine uyum için program oluşturulması.
• Bağımsız bir elektrik ve gaz sektörü otoritesi kurulması.
• Elektrik ve gaz yönetmeliklerinin düzenlenip pazarın rekabete açılması.
Türkiye, AB’ye uyum için gerekli yasal düzenlemeleri, AB istemeden yapmaya başladı. Anayasa değişikliği, özelleştirmenin Anayasa’ya hak olarak konulması, uluslararası tahkim ve uyum yasalarının çıkarılması ilk adımlar oldu. Gaz ve elektrik piyasalarının serbestleştirilmesi, özel sektöre ve rekabete açılması için gerekli yasa tasarıları hazır. AB’nin istediği bu düzenlemeler, Dünya Bankası ve IMF isteği ile zaten yapılmakta. Şekil olarak başka yasaya da ihtiyaç yok. Yasaların ardından yönetmelikler çıkarılacak ve şekil şartı tamamlanacak.
Doğal gaz piyasasının serbestleştirilmesi, Petrol Kanunu Değişiklik Tasarısı kapsamında ele alındı. Bu değişiklikle, Petrol Piyasası Düzenleme Kurulu getiriliyor. Bu kurul AB’nin istediği gaz sektörü otoritesi. Ancak, değişiklik tasarısı ile petrol sektöründe teşvikler kısıtlanıyor ki, bunu anlamak mümkün değil.
Elektrik Piyasası Kanun Tasarısı ise elektrik piyasasının serbestleştirilmesini hedefliyor, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu’nu getiriyor. AB’nin istediği elektrik sektörü otoritesi de bu kurul olacak. Ancak, devletçi kokusu var. Emtia olan elektriği halen imtiyaz olarak görüyor. AB’nin üzerinde çok durduğu temiz yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarını özendirici içerikten yoksun.
Bazı ülkelerde böyle iki ayrı kurul yerine, gaz ve elektrik için tek bir kurul var ama, Türkiye’de yasaları gizli hazırlayan bürokrasi bu çağdaş gelişmeyi algılayamadı. Özel sektöre Petrol Piyasası Düzenleme Kurulu’nda yedide iki, Elektrik Piyasası düzenleme Kurulu’nda yedide bir söz hakkı tanınıyor. Tasarılar şekil şartını yerine getirecek olsa da, içerikleri yeterli ve tam liberal değil. Her iki tasarının içeriğinde, Demokles’in kılıcı gibi devlet kılıcı özel sektörün tepesinde sallanıyor.
Liberalleşmek istiyorsak, devlet tehdidini kaldıralım, özel sektöre güvenelim. Yasa tasarıları AB’nin şekil şartına uyabilir ama, biz AB üyeliğinin ötesinde, ABD gibi gerçek liberalizmi hedeflemeliyiz. Büyük Türkiye’yi böyle yaratabiliriz.