26 Temmuz 2001

 

 

Türkiye Denizlerinde Petrol ve Gaz Var mı?

 

Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR

 

Yazın bu sıcak günlerinde deniz deyince, akla gelen tatil. Ancak, denizler zengin doğal kaynaklar içeriyor. Türkiye’yi çevreleyen denizlerde hidrokarbon yatakları, yani petrol ve doğal gaz var. Petrol ve doğal gaz önümüzdeki 50 yılda enerji sektöründe başat kalacak. Türkiye’nin petrol tüketimi 2000 yılında 35 milyon ton iken, 2010 yılında 44 milyon tona ve 2020 yılında da 64 milyon tona çıkacak. 2000 yılında 15 milyar m3 olan gaz tüketimi ise, 2010 yılında 55 milyar m3’e ve 2020 yılında da 83 milyar m3’e yükselecek. Türkiye’nin bugün bilinen rezervleri ile yerli üretimi çok az. 2000 yılındaki yerli petrol üretimi 2 milyon 786 bin ton, doğal gaz üretimi ise 693 milyon m3 kadar. Yerli hidrokarbon arama çalışmaları ise dibe vurmuş durumda. Bu koşulda Mersin Körfezi’nde TPAO’nun yapacağı sondaj, yılın umudu oldu.

 

TPAO, son yıllarda büyük yabancı şirketlerle ortaklık kurarak, arama riskini azaltmak, harcamaları yabancı şirkete yüklemek stratejisini uyguluyor. Bu kapsamda, geçmişte Arco ile Akdeniz Mersin Körfezinde başlattığı çalışmayı, EL PASO ile sürdürüyor. Geçen yıl 1608 km sismik yapılmış, EL PASO ile ortaklaşa değerlendirmede çok umutlu alanların varlığı saptanmış. Önce iki kuyunun, gerekirse opsiyonel olarak üçüncü kuyunun açılması kararlaştırılmış. Şimdi, 144 m su derinliği olan Mercan Deniz-1 lokasyonunda 2000 m’lik sondaja 12 Temmuz’da başlandı. Diğer kuyulardaki su derinlikleri 77 - 223 m arasında olup, sondaj derinlikleri 2000 - 2700 m arasında. Keşfedilecek hidrokarbon için TPAO ile EL PASO ortaklığı yüzde 50 yüzde 50 esasına dayanıyor.

 

Türkiye’de hidrokarbon için önemli bir potansiyel alan da Karadeniz. Hazar yöresi ortaya çıkmadan, bugün Hazar’a bakılan gözle bakılıyordu Karadeniz’e. Gerek Türkiye’nin ve gerekse diğer bölge ülkelerinin yaptığı son çalışmalar, özellikle Doğu Karadeniz’in önemli potansiyel içerdiğini gösteriyor. Karadeniz’de TPAO ve BP var. BP, IV bölgedeki lisansında jeolojik ve jeofizik çalışmaları sürdürüyor görünse de, ağırlıkla Hazar’a yöneldiğinden, bu çalışmanın geriye itildiği söylenebilir. BP Türkiye ve Hazar Dış İlişkiler Direktörü Mike Bilbo, geçen ay Dünya ENERJi’deki söyleşimizde, “Türkiye’de arama faaliyetleri ve üretim anlamında bir çalışmamız yok” diyordu. Yine de TPAO, BP ortaklığından umutlu. Karadeniz, Hazar’dan iki kat daha derin. 2100 m su derinliğinde sondaj yapabilecek dünya petrol şirketleri sayılı, yatırım maliyeti yüksek. TPAO bu arama masraflarının yarısını, hatta dörtte birini karşılayabilse, kolay ortak bulabilecek de, bütçesi üçte bire düştüğünden zorlanıyor.

 

Ege’de de petrol var. Önceki yıl Batı Anadolu’da Alaşehir’de bulunan petrol, iz sürüldüğünde Ege’ye uzanıyor. Türkiye ve Yunanistan yakaladıkları dostluk havasında, ticari ve ekonomik ilişkilerini geliştirmeli, dostluk denizi olması gereken Ege’de petrolü ortaklaşa çıkarıp değerlendirebilmeliler. Deniz tabanının altında kalan kaynak, çıkarılmadıkça zenginlik sayılmaz. Ayrıca, unutulmaması gereken bir husus da, o kaynağa bu yüzyılın ilk yarısında ihtiyaç olduğu. TPAO çalışmaları, Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinin geliştirilmesine aktif katkıda bulunabilecek, birkaç büyük petrol şirketinin böyle bir ortaklık beklediğini gösteriyor. Bu fırsatlar değerlendirilmeli.

 

Hep denizsel alanlardan söz ettik. Güneydoğu terörden arındırıldığına göre silurien tabakada petrol aramaları geliştirilebilir. Türkiye ve Suriye sınırının her iki yanında ortaklaşa petrol aramak için TPAO’nun girişimleri var. Bir de hep TPAO’dan söz ediyoruz. Nerede, yerli yabancı özel sermayeye dayalı petrol şirketleri?  Büyük petrol şirketleri neden Türkiye’yi terk ettiler?

 

Çözüm, yabancı petrol şirketlerini teşviklerle Türkiye’ye çekebilmekte. Liberal olduğunu söylediğimiz, 6326 sayılı bir Petrol Kanunu’muz var, ama günün koşullarına uyarlanması teşviklerin yenilenmesi gerekiyor. Bugün bırakınız teşviklerin yenilenmesini, şirketler hakkettikleri kur garantili transferlerini, Sayıştay’ın onlarca yıl sonra kanunun 116. maddesini ters yorumlamasından yapamıyorlar. Ödenmiş eski transferler için Hazine Müsteşarlığı bürokratlarına zimmet çıkarılmış bulunuyor. Devlet, dört senedir bu sorunu seyrediyor. Çözmek için gündemdeki Petrol Piyasası Kanunu’na bir ek madde eklenebilir.

 

Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı, petrolle ilgili teşviklerin ayrı bir kanun içinde yapılmasına sıcak bakmıyorlar, genel teşvik içerisinde yer almasında ısrar ediyorlar. Petrol riski yüksek bir sektör ve özel teşvikler gerektiriyor. Böyle olmasaydı, 1954 yılında Petrol Kanunu ve Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu birbirinden ayrı çıkarılmazdı. Ne yazık ki, Türkiye bugün o mantıktan uzaklaştı. Petrol bulunmasını istiyorsanız, teşvik vereceksiniz. Hiçbir şey yapamıyorsanız, karasal alanlar için devlet hissesini yarı yarıya düşürün, denizsel alanlarda sıfırlayın. Arama ile ilgili ekipmanların ithalini ve tüm arama faaliyetlerini vergiden muaf tutun. Üretimin ilk 10 yılına kadar uzanabilecek sürede, vergi indirimleri getirin. Sonuçta kim mi kazanacak? Türkiye.

 

Kasim 29 2016 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Haklı İstemi

Kategoriler

DUYURULAR