30 Ocak 2003

 

 

Petrol Plânın Neresinde?

 

Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR

 

Enerji penceresinden şöyle bir bakalım: Özel sektör elektrik santralleri üzerinde ve özel sektör ortaklı doğal gaz alımında estirilen soruşturma havası. Ne olduğu bilinmeyen yolsuzluk iddiaları. Elektrik Piyasası Kanunu’nda ekonomik işletmecilik koşulları düzenlemesi için geçiş süreci öngörülmemesinin getirdiği sıkıntılar. İthal fiyatının 1.8 katına santrallere verilen doğal gazla üretimde, yakıt maliyeti neredeyse kilovatsaat başına 6 cent’e yaklaşırken, fiyatların aşağıya çekilmesi zorlamaları. Bakanlık müsteşarlığından tüm bağlı ve ilgili kuruluşların genel müdürlüklerine uzanan geniş kapsamlı bürokrat değişikliği işlemleri, sektörde tansiyonu yükseltmiş durumda. Ancak, bu hafta bunların hiçbirine değinecek değiliz. Irak Savaşı’na ilişkin karar günlerini yaşıyoruz. Kaçınılmaz görünen Irak harekâtı ve petrol konusu gündemin başında yer alıyor.

 

Tarihte süper devletlerin yerine imparatorluklar vardı. O imparatorlukların geleceğe yönelik global strateji ve tasarımları olduğunu biliyoruz. Çağımızın en büyük süper gücü Amerika’nın, 21’inci yüzyılda Çin, Rusya, Japonya- Avrupa ve Avrupa içinden doğan Fransalmanya birlikteliği gibi odaklara karşı, rekabet üstünlüğünü ve global ekonomisini korumak için stratejisi ve plânları olması doğal. Bizlere düşen o tasarımların ne olduğunu anlayarak, ona göre konum alabilmek. Süper güçlüğü koruyabilmek, rekabette geçilememek, en büyük global ekonomiyi sürdürmek, yeterli enerji kaynaklarına sahip olmayı gerektiriyor. 21’inci yüzyıl için de bu enerji kaynaklarının başında petrol ve doğal gaz geliyor. Orta Doğu, Kafkaslar ve Hazar petrol ve doğal gaz deposu. Irak bu bölgede yer alan petrol ve doğal gaz zengini bir ülke. Afganistan bu bölgeden Asya-Pasifik’e açılan bir kapı. Olaylar Amerika’ya fırsat yaratıyor.

 

Önce hemen belirtelim, Amerika’nın olası Irak harekâtının nedeni elbette sadece petrol değildir, ama Amerika’nın 21’inci yüzyılı düzenleme plânında petrolün önemli yer tuttuğunu görmemek safdillik olur. 11 Eylül Amerika’ya karşılık verme hakkı getirmekle kalmadı, global plânının en önemli bölümü olan dünya enerji merkezinin düzenlenmesi fırsatını da getirdi. Kimse Amerika’yı bu fırsatları değerlendiriyor diye suçlayamaz. Acımasızca cereyan eden uluslararası ilişkilerde fırsatlar değerlendirmek içindir. Saddam’ın kitle imha silahlarına sahip olmadığına inanmak da mümkün değil. Bu silahları saklayarak ve imha etmeyerek Amerika’ya fırsat yaratmıyor mu?

 

Dünya ENERJİ dergimizin Şubat sayısı için yaptığımız panelde, 1990 Irak Savaşı sırasında Bakan olan Bülent Akarcalı, hükûmetin elindeki bilgilere göre, o gün Irak’ın NBC (nükleer-biyolojik ve kimyasal) silahlara ilişkin varlığından söz ederken şöyle dedi: Yaklaşık 200’ü aşkın Avrupa ve Amerikan firması Saddam’a silah satmıştı. Bunun 100 kadarı Alman ve Avusturya kökenli idi. Ve silah satmamış Avrupa devleti yoktu. Saddam’a silah satmamış bir tane ülke vardı, Türkiye. Yunanistan bile bir şey satmış.” Yine aynı dergimizde göreceksiniz, 9’uncu Cumhurbaşkanımız Demirel, “Bu silahları Irak’a veren Amerika’nın kendisi, İran-Irak savaşı sırasında. Kullanılmasını isteyenin de Amerika olduğu iddiaları var” dedi. Irak’ın Birleşmiş Milletler denetçileri ile yeterli işbirliğinden kaçması da, kitle imha silahlarının varlığının kanıtı değil mi? Kitle imha silahlarına sahip olan bir Irak, dünya, bölgemiz ve Türkiye için bir tehdittir.

 

Irak, 112,5 milyar varil ile dünya petrol rezervinin yüzde 10,7’sine sahip olmaktan öte, dünya enerji merkezinde yer alan bir ülke dedik. O merkez ki, 685,6 milyar varillik Orta Doğu rezervi ile dünya petrolünün yüzde 65,3’ünü elinde tutuyor. Dünya petrol ihracatının yüzde 43,6’sı da Orta Doğu’dan yapılıyor. Orta Doğu’nun yanına, 21’inci yüzyılın önemli petrol bölgesi Kafkaslar ve Hazar’ı ekleyiniz. Dünya petrol ithalatından şimdilik yüzde 26,5 pay alan, ancak kendi rezervlerini tüketmek istemeyen, dünya petrol tüketiminin yüzde 25,5 ile dörtte birini gerçekleştiren Amerika, elbette geleceği için dünya enerji merkezinin kendine karşı değil, dost ve emin ellerde olmasını isteyecektir. Gereğinde, ekonomileri çökertmek için petrolü kitle imha silahı gibi kullanabilecek bir Baas rejimi ve Saddam, Amerika için olmaması gereken bir çıbanbaşıdır.

 

2003 Irak Savaşı kaçınılmaz görünüyor. Söylendiği gibi Şubat’ın ikinci yarısında başlayacak mı? Bu savaşı geciktirecek bir neden, yine petrolden çıkmış bulunuyor. Çünkü, savaş Irak’ta petrol üretimini durduracak. Bu açığın Suudi Arabistan ve Venezuela tarafından kapatılması beklenirken, Venezuela’da petrol işçileri grevde. Grev nedeni ile günlük petrol arzında 2,6 milyon varillik bir açık var. Irak da durunca bu açık 5 milyon varile çıkacak. Suudi Arabistan bunun belki yarısını kapatabilir. Bakın, Dünya ENERJİ dergimizin Amerika’daki araştırmacı yazarı Dr. Gürcan Gülen, Şubat sayısı için gönderdiği yazısında ne diyor? “Eğer Venezuela’da grev devam ederken savaş başlarsa, petrol fiyatının 40 doları aşması normal. Kısa vadede petrol talep esnekliğinin düşüklüğü düşünülürse, 50-60 dolar arası bir fiyat bile gerçekleşebilir!”.

 

Kasim 29 2016 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Haklı İstemi

Kategoriler

DUYURULAR