27 Mart 2003
Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR
Geçen Perşembe sabaha karşı Irak bombalanmaya başlanınca, ilk saatlerde yayınlanan haberlerden biri, Genel Kurmay’da komutanların toplandığı, ama Başbakanlık’ta başbakan ve bakanların bulunmadığı idi. İki gün önce programını okuyan, üç gün sonra güven oyu alacak hükûmet neredeydi? Geçtiğimiz Pazar hükûmet, parlamentodaki çoğunluğu ile 162’ye karşı 350 ile güven oyu aldı, ama beş gün içindeki gelişmeler, hükûmetin tükenmesi için yetmişti bile. Ne yazık ki, Erdoğan beklentileri boşa çıkardı, Demirel ya da Özal gibi bir lider olamayacağını ilk adımda gösterdi. Şimdi, tek parti iktidarı ile her türlü yasayı çıkarabilecek çoğunlukta hükûmet var, ama güven yok, siyasî istikrarın varlığı tartışılır, hükûmet içte ve dışta kaygı ile izleniyor.
AK Parti iktidarında çalkantı, kendi ayak oyunları sonucu, 1 Mart’ta Meclis’ten ikinci tezkerenin geçmemesi ile başladı. Türkiye’deki muhalefet de, İngiltere’deki muhalefet değil ki! İngiltere’deki muhalefet ülke çıkarı için, karşı çıktığı Blair hükûmetini desteklerken, siyasi stratejisini AK Partinin parçalanmasına bağlayan bizim muhalefet, Türkiye açmaza düşer demeden, ret oyu veriverdi. İktidarın kerhenli tutumu, Meclis Başkan’ın muhalefeti, bazı AK Partililerin Erbakan’dan aldıkları din öğretisi sonucu, üs ve limanların modernizasyonuna izin veren tezkerenin mütemmim cüz-i sayılabilecek ikinci tezkere kabul edilmeyerek, 50 yıllık Türkiye-ABD ilişkileri büyük yara aldı. Geçen hafta Çarşamba günü, bu konuda görüşünü sorduğum 9’uncu Cumhurbaşkanımız Demirel; “Devletler arasında söz verip bunu yerine getirmemek gayet yanlış bir şeydir” diyordu.
Kitle imha silahları sahibi ve komşularına saldırma sabıkalısı Saddam ile Baas rejiminin devrilmesini amaçlayan ABD, Irak-Afganistan ekseninde, dünya enerji merkezi için, Şanghay yedilisine karşı yeni bir düzen arayışında. Türkiye’nin Kuzey Irak sorunları ve ekonomik çevresi ile ilişkileri açısından, ABD’nin yapmak istedikleri önem kazanıyor ve örtüşen çıkarlarımız var. AK Parti iktidarının marifeti sonucu, ulusal çıkarlarımız açısından, bu harekâtta net bir şekilde yanında olmak zorunda iken, ABD ile anlaşmazlığa düştük. En başta Kuzey Irak’ın nasıl şekilleneceği konusunda mutabakat sağlanacakken, çok yanlış olan para pazarlığı yapıldı. Diplomatik pazarlık, Ankara Çıkrıkçılar yokuşundaki havlu pazarlığı, ya da Teksas’taki at pazarlığı gibi yapılmaz ki!
ABD, en önemli mekanize birliğinin Türkiye nedeni ile savaşın dışında kaldığı, geciktiği, oyalandığı inancında. Hava sahası açılışını yeterli görmedi. Demirel, “Hava sahasını kullanıp da ekonomik yardım yapmıyorum derse, oradan alınganlık başlamış demektir” diyordu. Genel Kurmay Başkanımız Orgeneral Özkök’ün uyarısına karşın, gereğini yapmayan hükûmet sorumlu. Demirel; “Kıbrıs ambargosundan tecrübem var. Büyük devlet zarar vermeye kalktığı zaman, zarar verebiliyor. Herhalde bunu kolay kolay unutmaz” diyor. Taha Yasin Ramazan’ın, TV’de söylediği gibi AK Parti hükûmeti, “Amerikan yapımı hükûmet” ise, ABD’ye rağmen nasıl iktidarda kalacak?
Bizim için hayatî önemi olan Kuzey Irak’a girmemizi şimdi kimse istemiyor, askerimiz bekliyor! Bombalanan Musul ve Kerkük’teki Türkmenlerin geleceği, ABD-Kürt insafına mı kalacak? Kuzey Irak’ta inisiyatifi kaybettik mi, Kuzey Irak nasıl şekillenecek? Belli değil. İkinci İsrail olacak Kürt devleti, ya da Meclis Eski Başkanı Sökmenoğlu’nun savaşın başladığı gün bize söylediği gibi, ABD Pentagon haritalarındaki biçimiyle, Mahabat veya Mezopotamya Cumhuriyeti ABD’nin gündeminde mi? AK Parti iktidarı, bu olumsuzluğu yüklenebilir mi?
Anlaşmazlıklarda hata tek taraflı olmaz. ABD’nin de hatası var. Türkiye’nin onurlu devlet olduğunu görmeli, para ile istediğini yaptırabileceğini sanmamalı! Güney Irak’ta sıkışınca, bir milyar hibe gerisi kredi diye 8,5 milyar dolar ile kuzeyden kapı açabileceğini ise, artık hiç düşünmemeli! Türkiye için Kuzey Irak üzerinde siyasî ve askerî kazanımlar önde gelir. Savaş zararı için hibe ya da kredi yerine, Irak petrollerinin işletilmesinden pay vermeli. Irak’ta kanıtlanmış 112,5 milyar varile ek, varlığı söylenen 220 milyar varil petrolün ne kadarı Musul ve Kerkük’ün altında? Exxon Mobil, Chevron, Texaco, Shell ve BP savaş sonrası Irak petrollerini işletme hazırlığı yapıyor. Stratejik ortaksak, bu konsorsiyuma TPAO da katılmalı. Üstelik tarihten gelen hakkımız var. Ancak, bunun için dış politika yönetimi, Dışişleri’ne “hoop” demekle olmuyor!
ABD’nin sivillere zarar vermesi ile kabul edilemez katliama dönüşme riski taşıyan savaş, uzun sürecek görünüyor. IMF ile Dünya Bankası kıskacındaki Türkiye’nin ABD ile gerginlik yaşamaması, ekonomik dengeleri için gerekli olduğu gibi, ABD’nin de askerî başarı ve barışı yakalayabilmesi, çok boyutlu konuma sahip Türkiye’nin yardımına bağlı olabilir.