4 Ekim 2001

 

 

TÜSİAD Haklı:

Enerji Yatırımlarını Durdurmak Hatadır

 

Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR

 

Başbakan Ecevit, şimdiye dek TÜSİAD’ın önerilerini kulak ardı ettikten sonra, geçen hafta yapılan haklı eleştirileri, “Hükümeti yıkmak istemek” diye algıladı. Başbakan, “TÜSİAD’ın ekonomiye zarar vermesinden endişe ediyormuş”. Bu endişenin altında, 1978 yılında gazetelere verilen ilânın duygusallığının yattığı belli. Pek tabiî TÜSİAD, Başbakan’ın ya da Hükümetin siyasi çıkarları için değil, ulusal ekonominin ve Türkiye’nin çıkarlarına yönelik görüş bildirecek. Öyle de yapıyor. Bakın, 10 Eylül 2001 tarihli açıklamasında TÜSİAD enerji konusunda, “Enerji projeleri bir an önce tamamlanmalıdır” diyor.

 

Ekonominin canlandırılması, yabancı sermayeye dayalı yatırımların artmasına bağlı. İstatistikler, Türkiye’nin yabancı sermaye çekme becerisinde Papua Yeni Gine’den 8 kat geri, Burkina Faso ile ayni düzeyde olduğunu gösteriyor. Dün ekonomiyi yerli yatırımlarla canlandırmak için inşaat sektörü kullanılırken, artık yabancı yatırımlarla canlanacak ekonomi için başta gelen sektör enerji. Enerji sektörü, reel sektörün marş motoru olabilir. Bugün, önceden izni çıkmış, işi kotarılmış yatırımlar devam ediyor görünse de, son iki yıldır Türkiye’de enerjide yeni yatırım yapılması adeta engellenmekte.

 

Çok geriye gitmeyelim, 2000 yılından bu yana bakalım. Geçen yıl Başbakan Ecevit, Hazine garantisi istemediğini de açıklayan bir firma teklifi bulunmasına karşın, 3 milyar dolarlık nükleer santral ihalesini, “İçime sindiremiyorum” diye iptal etmedi mi? Başbakan’ın bu davranışını hükümetin pek çok üyesi de içine sindirememişti. Ancak, bilimsel erkini kanıtlayamamış sözde danışmanın aklına uymakla yaptığı hatayı anlamış olacak ki, bu yıl 29 Ağustos 2001 günü Bakanlar Kurulu toplantısında, gündemde olmamasına karşın, “nükleer santraldan vaz geçilmediğini, sadece krizler nedeni ile ertelendiğini” ifade etmiş. Oysa, o tarihte Türkiye’nin zincirleme finansman krizleri daha başlamamıştı.

 

Türkiye’de 5 yıldır geliştirilen ve tamamlanmaya çalışılan projeler; işletme hakkı devri üretim santrallerinde 9 adet, dağıtım bölgelerinde 5 adet ve yap-işlet-devret (YİD) projelerinde 29 adet. Bu projeler yasal olmayan, gerçekte ekonomik de olmayan biçimde, derinliğine düşünemeyenlerce bekletiliyor. Ekonominin hızla daraldığı bu dönemde, doğuracağı olumsuz sonuçlara, getirebileceği yaklaşık 2,5 milyar dolarlık yatırıma bakılmaksızın, belki de iptal edilecek. Böylece, yerli ve yabancı yatırımcıların ülkemizdeki yatırım güvenilirliği kuşkuları pekişecek, yabancı sermaye yatırımlarında zaten geride olan Türkiye’nin, enerji alanında atılım yapmasının önüne set çekilecek.

 

IMF ve Dünya Bankası istedi diye, Elektrik Piyasası Kanunu ve Doğal Gaz Piyasası Kanunu peş peşe ve hızla çıkarıldı, Resmî Gazete’de yayınlanarak usulen yürürlüğe kondu ve orada kaldı. Bir kanunun gerçek yürürlüğü yayınlanması ile değil, uygulaması ile olur. Bu kanunlar, en geç 3 Haziran 2001 tarihine kadar Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) atamasını emrediyordu. Dün 3 Ekim 2001 idi, yani kanunun emri 4 aydır sürüncemede. 1983 yılında Resmî Gazete’de yayınlanan bir kanun vardı, Nükleer Elektrik Santralleri Kurumu (NELSAK) Kanunu. EPDK da NELSAK gibi olmasın diyeceğiz, ama bereket versin arkasında IMF ve Dünya Bankası var. Bu nedenle atama yapılınca, Telekom krizi gibi bir krizle karşılaşırsak da şaşırmayalım.

 

2001 yılbaşı, sektöre Beyaz Enerji soruşturmasını getirdi. Sonuçlandırılmayan ihaleler öylece kaldı. Şimdi, çoğu için teminat mektubu bile alınmış toplam 18 bin MW’lık, 200’ü aşkın YİD projesi portföyü dağıtılıyor ve iptal ediliyor. En azından 15 milyar dolarlık bir proje topluluğu. Oysa, bu projelere yeni yasaya uygun üretim şirketi statüsünde imkân tanınabilirdi. Bu projeler yeni bir zamanlama ve yapılabilirlik seçimi ile sektöre kazandırılabilir. Bu iş Kurul’a bırakılabilir, ama düşünen yok. Piyasanın geleceğindeki belirsizlikler risk faktörünü artırıp yatırımcıları caydırıyor. Yatırımcı güven bunalımı içinde.

 

Felç olan bürokrasiyi çalıştırmak, yanlışları düzeltmek, yatırımda güveni sağlamak hükümetin görevi. Ekonomik çıkarlarımız için TÜSİAD, hükümetin yanlışlarını söylemeye devam edecek. Başbakan Ecevit ise, bu hükümetin alternatifinin olmadığını söyleyerek yanıtlıyor. Acaba, alternatifi kendi koalisyon ortakları içinde bir başka hükümet modeli ile aramayı, güven sağlamayı düşünebilir mi? Kendisi ile birlikte yardımcılarının ve tüm bakanların durumunu tartışarak, ayni ortaklarla ve olabilirse liderler dışında, bakanlık sayısı azaltılmış, politikaları yenilenmiş, yeni bir hükümetin oluşumuna önderlik edebilir mi? Olağanüstü koşullar feragat gerektirir, kazanılacak güven için bu siyasi feragat gösterilemez mi? TÜSİAD Başkanı Özilhan, “Onurlu bir siyasetçi için önemli olan koltukta ne kadar oturduğu değil, tarihe nasıl geçtiğidir” derken, haklı değil mi?

 

Kasim 29 2016 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Haklı İstemi

Kategoriler

DUYURULAR