4 Temmuz 2002

 

 

Milli Güvenlik Kurulu Enerji Sorgusu

 

Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR

 

Geçen hafta 28 Haziran Cuma günü yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında, enerji politikalarının tartışıldığı, MGK tarafından sorgulandığı biliniyor. Türkiye’nin enerji politikası açmazda olduğundan, MGK bu konuyu ele almakla çok yerinde bir iş yapmıştır. Enerji, ekonominin olmazsa olmazı ve gücü. 2945 sayılı MGK Kanunu’nun, 2’nci maddesinde “Milli Güvenlik” tanımlanırken, devletin ekonomik dahil bütün menfaatlerinin korunması ve kollanması denilerek, tüm ekonomik konular MGK çalışma alanına sokulmuştur. Elbette, enerjiye ait esasları kapsayan siyaseti tartışmak, Anayasa’nın 118’inci maddesinden güç alan MGK için bir görevdir. MGK tarafından yapılan enerji sorgulamasının, Enerji Bakanı Çakan için zor geçtiği söyleniyor. MGK asker kanadının çok iyi hazırlanacağını Bakan Çakan tahmin edememiş olacak ki, fena terlemiş.

 

Basına ve medyaya yansıyan haberlerde pahalı enerji olayının, doğal gaza aşırı bağlanmanın, nükleer enerjiye ihtiyacın, petrol konusunun ve kaçak mazot girişinin konuşulduğu yer aldı. Kaçak mazot, hasta Başbakan Ecevit’in sınır ticareti marifeti. Ancak gündemdeki konular yalnızca bunlar değil. Petrolden yeni ve yenilenebilir kaynak rüzgâr enerjisine kadar tüm enerji konularına yer verildiği biliniyor. Enerji politikalarını sorgulama nedeni, Türkiye’de enerji stratejisi bulunmayışından, bir stratejiye dayanmayan çelişkili ve hatalı politikalardan kaynaklanıyor. Üstüne üstlük enerji yönetiminin yetersizliği sorunu ağırlaştırıyor. Beyaz Enerji operasyonu Bakanlıkta değişikliğe neden olmuşsa da, bu değişiklik olumlu yönde gerçekleşmemiştir.

 

2000 yılı ve öncesinde enerji yatırımlarını engelleyen bazı bürokratlar kilit noktalara getirilmiş, Bakanın altındaki üst kademe yöneticiler konuları bilmeyen kişilerden seçilmiş, genel müdürlüklere ve yönetim kurullarına çoğu konu uzmanı olmayan kişiler atanmış bulunuyor. Enerji Bakanlığı iş üretemez duruma gelmiştir. Hazine ve Enerji Bakanlığı arasında sıkışıp kalan proje portföyünün geleceğinin belirsizliği, yerli ve yabancı yatırımcıya caydırıcı etki yapmıştır. Enerji Bakanı Çakan, Bakan Dr. Derviş’in önüne geçip demeç verse de, çoktan inisiyatifi Dr. Derviş’e ve Hazine’ye kaptırmış bulunuyor. Öte yandan, enerji piyasasına ilişkin yeni kanunların çıkarılmasından amaç, piyasaların liberalizasyonu, bürokrasinin engellenmesi, sektöre yabancı sermaye yatırımlarının çekilmesi olsa da, piyasaların oluşumunda amaca doğru gidilmiyor. Kurul, ikinci bir Enerji Bakanlığı hüviyetini kazanmak peşinde.

 

Kaynaklar bazındaki konular sorunlarla dolu. Türkiye’de öz kaynakların kullanımına ağırlık verilmiyor. 25 yıldır kömür aranmasa da yeterli kömürün varlığı biliniyor, ama öteleniyor. Petrol aramaları sürüyor gözükse de, şirketler teşvik edilmediğinden arama ve yerli üretim dibe vurmuş durumda. Doğal gaz için uluslararası ticaret yapan transit ülke olmak varken, Türkiye şimdi doğal gaza boğuluyor. Ekonomik hidrolik potansiyel, resmi veriden yüzde 56 daha fazla, ama boşa akıyor. Ülkemizde kaynak geliştirilmesi yok. Başta rüzgâr olmak üzere, yeni ve yenilenebilir kaynaklar ihmal ediliyor. Geçen yıl komşumuz Yunanistan’ın kurduğu rüzgâr gücünün yaklaşık üç katına eşit rüzgâr projesi çöpe atıldı. Şimdi Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın Bandırma’da rüzgâr santralı projesi var. Kuvvet Komutanı Orgeneral Asparuk Paşa, MGK Genel Sekreterliğinden bu yana konuları çok iyi biliyor. Bakalım, Enerji Bakanlığı onu da engelleyebilecek mi?

 

MGK tarafından nükleer enerji için yapılan uyarı sevindirici. Yeni bir nükleer strateji saptanmalı. Türkiye, kendi kaynakları yetmeyince, suyunu ve kömürünü kullanmanın ötesinde, doğal gaz ve ithal kömür yerine nükleerden yararlanması gereken ülke. Bu bir Başbakanın içine sindirip sindirmemesine bağlı değil. 2020’ye uzanan talep projeksiyonunda, bilinen kaynaklarımızın yetersiz kalacağı görülüyor. Ancak, nükleer enerji santralleri 2020 sonrasına atılmamalı, 2010-2015 arasında Türkiye’nin ilk nükleer santralinin işletmeye alınması için çalışmalara başlanmalı. Bakan Çakan’ın ağzına sakız olan 2006-2007 elektrik yetmezliği için ise, yerli kömürlü yeni santrallere gerek var. Bir kömür santrali dört yıldan önce kurulamaz, ama bugün kılını kıpırdatan yok.

 

Kazanılması gereken gündemdeki yap-işlet-devret (BOT) ve işletme hakkı devir projeleri, artık çözüme kavuşturulmalı. İddiaların aksine bu projeler pahalı değil. İlk BOT projeleri pahalı olmuşsa da, 1998’den sonra ihale ile verilen projeler ucuz. Sanayimize güç katan otoprodüktörlerin önü de kesilmemeli. Varlık satışı yerine işletme hakkı devri daha tutarlı. Devletin bu santrallerde 10 cente ürettiği bir kilovat-saat enerjiyi, özel sektörün 2,7 cente ürettiği görüldü. Devlet elindeki Yeniköy-Kemerköy santrallerinde en fazla yüzde 63,7 olan kapasite kullanımı için özel sektörün taahhüdü yüzde 87,4. Umarız, MGK sorgulaması enerji sektöründe bazı değişikliklere neden olur. Ancak, tükenen bu Başbakan ve bu hükümetle olacağı yok.

 

Kasim 29 2016 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Haklı İstemi

Kategoriler

DUYURULAR