7 Ağustos 2003
Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR
Elbette, ormana zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme izin verilemez. Ama, orman niteliğini kaybetmiş alanlar, yani haritadaki sanal ormanlar, sözde orman diye değerlendirilmeksizin bırakılamaz. AK Parti Hükümeti’nin bu çabasını karalamaya çalışan CHP, aynı konuyu kendi programına aldığını görmezlikten gelebiliyor. Ağustos sıcağından bunaldığımız şu günlerde bu hararetli tartışmaya girecek değiliz, ama orman sayılan alanlarda kurulacak yeni ve yenilenebilir, yani çevre dostu yenilenebilir veya kısaca yenilenebilir dediğimiz alternatif enerji kaynaklarına, yeşil kaynaklara dayalı enerji santrallarının bir sorununa değinmek istiyoruz. Bu hafta ele alacağımız sorun, ülkemizde desteklenmesi gereken yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi karşısında bir yatırım engeli oluşturan orman mevzuatı.
Geçen hafta bu köşemizde EPDK’nın yenilenebilir enerji kaynaklarına verdiği desteklerden övgü ile söz etmiş, ancak yeterli olmadığını vurgulamıştık. EPDK destekleri içinde orman mevzuatına yönelik bir destek olması zaten düşünülemezdi. Buna karşın Enerji Bakanlığı’nın, yıllar önce işsiz ve âtıl bir yana itilen Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİE) Genel Müdürlüğü’ne hazırlattığı, “Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanun Tasarısı Taslağı” da ortaya çıktı. Güya genel çerçeve çiziyor, ama çok yetersiz kalıyor. Enerji Bakanlığı’nın EİE patentli kanun tasarısı taslağı, orman mevzuatı kaynaklı sorunu yeterince görememiş, hatta görmezlikten gelmiş. Oysa, gereksiz bir “Temiz Enerji Kurulu” önererek, kapatılmasında geç kalınan EİEİ’ye herhalde güvence olur diye, Genel Müdürü’ne bir kurul koltuğu rezervasyonu bile yapılmış.
Rüzgâr santralları (RES) ile kanal ya da nehir tipi küçük hidroelektrik santrallar (HES), çevrecilerden yeşil elektrik adına büyük destek gören bu tesisler, çoğunlukla orman sayılan alanlara isabet etmekte, bu arazilerin kullanımı için, Orman Bakanlığı da 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17’nci maddesi uyarınca bedeli karşılığı izin vermekte. Sakın ha, nasılsa izin veriliyor diye sorun olmadığını düşünmeyin! Hem pahalı ve hem de sonucu ağır olan bir izin bu. Orman niteliğini yitirmiş alan da olsa, kurulacak bir RES’in birkaç direğinin dikilmesi için, ormanın göbeğinde yapılan turistik tesis ile aynı oranda, ama miktar olarak ondan çok fazla bedel ödemek gerekiyor. Orman içinden akan sulardan yararlanan, ormana hiçbir zarar vermeyen ve ona adapte olan HES için de durum böyle. Hadi bedeli bir yana deseniz bile, lisansı son bulunca tesis Orman Genel Müdürlüğü’nün mülkiyetine geçiyor.
Orman Kanunu’nun 17’nci maddesi gereğince alınacak izinlerde, 1995 tarihli, “Orman Arazilerinin Tahsisi Hakkındaki Yönetmelik” uyarınca; arazi tahsis bedeli, ağaçlandırma bedeli, fon bedeli, ağaçlandırma fonu ve teminat adı altında bedeller alınmakta. Bu bedeller hem gerçek ormanlar ve hem de orman niteliğini yitirmiş sanal ormanlar için aynen geçerli. Gerçek ormanlarda tesis inşaatı amacıyla kapsanacak alanlarda, istemeyerek de olsa zarar verilebilecek doğal ağaçlandırma örtüsünün yenilenmesi amacıyla, tahsil edilen ağaçlandırma bedeli ile izin süresince yatırımcı tarafından yapılabilecek ihlallere karşılık tahsil edilen teminat bedeli alınması doğrudur.
İzin verilme aşamasında, projede hiçbir inşaat faaliyeti yokken talep edilen ve toplamı, proje maliyetinin yüzde 5,5’unu tutan; arazi tahsis bedeli, fon bedeli ve ağaçlandırma fonu bedeli ise yatırımcıları caydırıcı olmaktadır. Bunlardan fon bedeli ve ağaçlandırma fonu defaten (bir defada peşin) tahsil edilmektedir. Fon bedeli, proje maliyet bedelinin yüzde 3’ü, ağaçlandırma bedelinden ayrı olan ağaçlandırma fonu da proje maliyet bedelinin yüzde 2’sidir. Arazi tahsis bedeli ise, izin sahasının yüz ölçümünden bağımsız olarak, proje maliyet bedelinin binde 5’i oranında, ama her yıl deflatör katsayısı ile artırılarak tahsil edilmektedir. Kamu santralları bu bedellerden muafken, özel sektör santrallarından bunların istenmesi, elektrik piyasasında haksız rekabete de kapı açmaktadır. Mutlaka bir ödeme yapılmalı, ama hakça olmalı, proje işletmeye girdikten sonra ve daha az miktarlarda alınmalı.
Gelelim işin bir diğer veya sonu hüsranla biten yanına. Elektrik santralları için 4628 sayılı kanun ve yönetmeliğe göre, en çok 49 yıl için lisans verilebiliyor. RES’lerdeki türbinlerin ömürleri 30 yıl olsa da, direk üzerindeki her türlü elektromekanik donanımı ile tekne (nacelle) ve rotor değiştirildiğinden, ömür ikiye katlanabilmekte. HES’lerde ise, türbin ve jeneratörde yenilemelerle birlikte ömür 75 yıl. Ne yazık ki, santral lisans ya da izin süresi 49 yılı geçemiyor. Orman Kanunu’nun 17’inci maddesi ise, “Devletçe yapılan tesisler dışında kalan her türlü bina ve tesisler izin süresi sonunda eksiksiz ve bedelsiz olarak Orman Genel Müdürlüğü’nün tasarrufuna geçer” hükmünü taşıyor. Ondan sonra Orman Genel Müdürlüğü kira ile işletebilirse de, 60-75 yıllık tesisi 49 yıl sonra devretme mecburiyeti, elbette yatırımcıya caydırıcı etki yapıyor. Bu yasal süre de değiştirilmeli, eğer yenilenebilir enerji diyorsak...