5 Ekim 2000

 

 

Nükleer Enerjiden Alternatif Enerjiye

 

Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR

 

Alternatif ya da yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları denilen birincil kaynaklar; rüzgâr enerjisi, küçük hidrolik enerji, jeotermal enerji, güneş enerjisi, deniz dalga gibi deniz kökenli enerjiler, yetiştiriciliğe dayalı biyokütle enerjisi geniş ölçüde savunuluyor. Doktora, Doçentlik ve Profesörlük tezlerini bu teknolojiler üzerinde yapmış bir mühendis olarak, bu gelişimden buruk bir memnuniyet duymaktayım.

 

Alternatif kaynaklar ekonomik potansiyellerinin üst sınırına dek kullanılmalıdır ama, yalnız bunlarla enerji ihtiyacının karşılanmasını istemek, enerji konusunu bilmemek demektir. Hele hele, nükleer enerjiden vaz geçelim, yerine alternatif enerjiyi kullanalım demek, bilgisizlik değilse aymazlıktır. Alternatif enerji de böyle savunulmaz. İşte, bir enerji ekonomisti olarak burukluğum bundan.

 

Enerji ekonomisinin ve planlamasının temel kriteri, tüm kaynakların optimal boyutlarda kullanılmasıdır. Stratejik enerji güvenliği bunu gerektirir. Dünya ticari enerji tüketiminin halen %90’ı fosil yakıtlar dediğimiz kömür, petrol ve doğal gazdan karşılanıyor. Nükleer enerjinin %7,5, hidrolik enerjinin %2,5 kadar payı var. Rüzgâr enerjisi gelecekte pay alacak görünüyor.

 

Ulusal politika oluşturmak için 7-9 Aralık 1998’de yapılan Türkiye 1. Enerji Şurası’nda, 2020’ye kadar 10 bin MW nükleer güç istendi. Ayni tarihte yayınlanan, yazarı olduğum TÜSİAD Enerji raporunda, Cumhuriyet’in 100. yılı 2023’de, hidroelektrik ve nükleer enerji üretimlerini 124 milyar kWh/yıl düzeyinde eşitleyecek biçimde, 35 bin MW hidroelektrik, 17 bin MW nükleer güç önerildi. 2023 yılı için istenilen rüzgâr gücü en az 10 bin MW idi.

 

Türkiye 45 yıl önce nükleer enerjiye evet demişti. Yılbaşında Bakanlar Kurulu bir kez daha “evet” dedi. Başbakan Sayın Ecevit, “Nükleer santral kurulacak, ihale kısa zamanda sonuçlandırılacak” açıklamasını yaptı. Zincirleme ertelemelerle yedi ay sonra Başbakan, “Nükleer enerji içime sinmedi” diyerek, başlangıçta gerekmeyen Hazine garantisi gerekçe gösterilerek, Almanya’nın 32 yıllık nükleer santralları kapatmasına ilişkin çevreci takiyyesine sarılarak, Avrupacı kanadın yeni teknoloji geliştiriliyor aldatmacasına kanılarak, ihale iptal edildi. Böylece, gelecekteki karanlığa davetiye çıkarıldı. Bu hangi ciddiyetle bağdaşır ki?

 

Başbakan içine sindiremedi diye plan ve ulusal politikalar ters-yüz edilebiliyorsa, devlet politikasından söz edilebilir mi? Nükleer santral ihalesinin iptali, Sayın Ecevit’in yeni bir hatası olarak tarihe geçmiştir. Tıpkı geçmişte, “Türkiye’nin Yunanistan ile birlikte Avrupa Birliği’ne girmesi” teklifini ret etmiş olması gibi.

 

Bu iptal olmasaydı, 2008’de Türkiye nükleer elektriğe kavuşacaktı. TEAŞ yeni bir planlama yaptı. 1000 MW’lık nükleer santral yerine, 2009’da 350 MW’lık linyit ve 700 MW’lık doğal gaz santralını koyuverdi. Oysa, nükleer enerji, enerjiden öte devrim sayılabilecek, yeni bir teknoloji ve yeni bir işletmecilik demek. TEAŞ planlamasına göre, 2025’e kadar nükleer enerjiye yer verilmezse, 72 000 MW ek doğal gaz santralı gerekiyor. Ülkenin milli güvenliği açısından tartışılması gereken stratejik bir sonuç. TEAŞ doğal gaz payının, 2015-2025 arasında 13 000 MW nükleer güç girmekle, 47 750 MW’a düşeceğini de belirlemiş. Ayni TEAŞ rüzgâr enerjisine, 2025’e kadar 1600 MW gibi, Almanya’nın bir yılda kurduğuna eşdeğer pay ayırıyor. Oysa, bunun da 20 000 MW olması gerek.

 

Geçen hafta medyada bir haber vardı. “TEAŞ Nükleer Santrallar Dairesi, Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Dairesi’ne dönüştürülüyor” diye. Rüzgâr Enerji Santralları Sanayii İşadamları Derneği (RESSİAD) Başkanı olarak, Enerji Bakanı Sayın Ersümer’den, TEAŞ içinde Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Dairesi’nin açılmasını, 29.8.2000 tarihli görüşmemizde istemiştim. Ancak, böyle bir daire, yeniden yapılandırılmalıdır. TEAŞ Nükleer Santrallar Dairesi’nin yeni daireye dönüştürülmesi, istenilen sonucu vermez ve büyük hata olur.

 

Geçmişte de nükleer santral girişimleri sonuçsuz kalınca, 1988’de rahmetli Özal, TEK Nükleer Santrallar Dairesi’ni kapatmıştı. Şimdi, Eski Enerji Bakanlarından Sayın Hüsnü Doğan, “Keşke öyle yapılmasaydı” diyor. O kapatma Türkiye’ye pahalıya mal oldu ve bu yıl iptal edilen ihale bile, o yüzden sağlıklı değerlendirilemedi. Görüşmemizde nükleer santral ihalesinin iptalini içine sindiremediğini söyleyen Sayın Ersümer, umarız böyle bir hata yapmaz.

 

Yeniden kurulması gereken Nükleer Elektrik Santralları Kurumu (NELSAK) kuruluncaya kadar, TEAŞ veya onun parçalanması ile ortaya çıkacak Elektrik Üretim A.Ş. bünyesinde, Nükleer Santrallar Dairesi ile Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Dairesi yan yana yer almalıdır. Çünkü, Türkiye nükleer enerjiyi de alternatif ve özellikle rüzgâr enerjisini de kullanarak yoluna devam edecektir.

 

Kasim 29 2016 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Haklı İstemi

Kategoriler

DUYURULAR