13 Kasım 2003
Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR
Bizim için Irak’ta yolun sonu mu, bir başka başlangıç mı? Birinci asker gönderme tezkeresinin çıkmamış olması, talihsizlik olmanın ötesinde hata idi. Bu hatayı onaramayacağımızı, yapılan davete ve son çıkarılan olumlu tezkereye rağmen, artık Irak’a asker gönderemeyeceğimizi yaşayarak gördük. Sürekli sabote edilen Kerkük-Yumurtalık boru hattının işlemesi, Kuzey Irak’ta ortak petrol ve doğal gaz işletmeciliği projeleri suya düşedursun, son gelişmeler, Irak’ın toprak bütünlüğünün tehlikede olduğunu göstermiyor mu? Bugün Irak’ta istikrarı oluşturmak için askeri kabul edilmeyen Türkiye’den, Kuzey Irak’taki askeri timlerini çekmesi bile isteniyor. Ya yarın, Türkiye Kuzey Irak’a askeri müdahale zorunda kalabilir mi?
Dışişleri Bakanı Gül de, “ABD, Irak’ta Kürtleri kayırıyor” demekte. ABD, prestijimizi sarsacağını düşünmeksizin, önce davet ettiği Türkiye’ye, “Teşekkür ederiz, ama Irak’a gitme” diyebiliyor. CHP Genel Başkanı Baykal, “Türkiye’nin Ortadoğu’da ve dünyadaki saygınlığı zedelendi, Ortadoğu’nun dışına itildik” demiş. Peki, CHP, 1 Mart’ta hayır derken, Ortadoğu’nun dışına itileceğimizi bilmiyor muydu? Bizce, Türkiye şu anda dünyanın bir numaralı enerji merkezinden dışlanıyor. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök de,”Amaçları bağımsız Kürt devleti kurmak” diyor. İstemesek bile Irak, yarın karşımıza kangren olmuş bir sorun olarak çıkacak.
Bu sütunda, petrol ve doğalgaz açısından Irak’ın önemini sergilerken Irak’ın parçalanmasını düşleyen, devlet hayali peşinde koşan Kürtlerin ve iktidarı ele geçirmek isteyen Şiilerin oluşturdukları tehlikeden söz etmiştik. Türk askerinin Irak’a gitmesi, Irak’ın parçalanmamasının güvencesi olacaktı. Kürtler bunun için askerimizi istemediler ve gitmemizi engellediler. ABD Dışişleri Bakanı Powell, Dışişleri Bakanı Gül’e, “Irak’a Türk askeri gitmesi için koşullar uygun değil” deyince, Gül verdiği yanıtta, “Türkiye’ye karşı tehdit veya saldırı olması halinde müdahale hakkımızın saklı olduğunu” söylemiş. Müdahale hakkımızın altı çizilmeli ve zamanında söylenen, ama şimdi esamisi okunmayan kırmızı çizgilerimizin akibetine uğramamalı.
Bu konuları geçen hafta 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel ile konuştuk. Bilindiği gibi sayın Demirel, İcra Konseyi üyesi olduğu Eisenhower Fellowship Vakfı’nın 50. kuruluş yıldönümü törenlerinde açılış ve kapanış konuşmaları için bir ay önce Amerika’daydı. Bunun yanısıra, yönetime yakın siyasilerle görüşmeleri oldu ve üniversitelerde konferanslar verdi. Türk-Amerikan dostluğunun bozulmayıp geliştirilmesi gerektiğini işledi. Güneydoğu Anadolu projesini anlattı ve genel siyasete ilişkin değerlendirmeler yaptı. 7 Ekim’de çıkan Irak’a asker gönderme kararının, bu konuşmalarda işini kolaylaştırdığını söylüyor. Bu sohbetimizin bir bölümünü aktarmak istiyorum:
Ültanır: Amerikalıların Türkiye’ye bakışı hakkında ne izlenim edindiniz?
Demirel: Türkiye’ye karşı bakışlar maalesef serin. Fakat, biraz çalışılırsa, bunu sıcak hale getirmek mümkün. Bilhassa son karar da buna yardımcı olacaktır. Mesele Irak’a asker göndermek, göndermemek meselesi değil, mesele “Biz sizinle dostuz”, onu ortaya koyabilmek. Biz sizinle beraberiz, ama her meselede beraber olmayabiliriz.
Ültanır: 7 Ekim kararı olumlu oldu, ama bu karar çıkarken, Türk askerini isteyen ABD şimdi istemiyor. Bu durumda, Amerika bize karşı Kürtleri tercih etmiş olmuyor mu, bizim prestijimiz azalmaz mı?
Demirel: Tabii, öyle oldu zaten.
Ültanır: Bu olumsuz durum hakkında görüşünüzü almak istiyorum.
Demirel: Bizim asker oraya gitseydi de ne olacağını, ondan sonrasını bilmiyoruz. Birinci tezkerenin çıkamamış olması, Kürtleri Amerika’nın eline bıraktı değil, Amerika’yı Kürtlerin eline bıraktı. Şimdi, Irak savaşı yanlıştır. Yalnız savaşa karşı takınılacak tavır başka, savaş olduktan sonra takınılacak tavır başka. Biz diyoruz ki, bu yanlış. Buna rağmen adam gelip oraya giriyorsa, onunla birlikte sen de girecektin oraya. Senin girmenin sebebi, onun girmesinden farklı. O Saddam’ı devirmeye geliyordu. Sen Kürt meselesinde, Irak’ın alacağı şekilde söz sahibi olmak için girecektin, onu yapamadık.
Ültanır: Ne diyorsunuz, bir Kürt devleti kurduracaklar mı?
Demirel: Kürt devleti kurdurmazlar. Bugün Kuzey Irak’taki Kürtlerin istediği şey, orada bir self rule var. Yani, kendi kendilerini idare ediyorlar. 10 senedir bu var, bunun devamını istiyorlar.
Ültanır: Yarın için tehlike yok denilemez. Türkiye darboğazı aşabilir mi, kozları var mı?
Demirel: Türkiye’nin kozu, demokrasisini geliştirmek, ekonomisini düzeltmek ve silahlı gücünü sağlam tutmaktır. Başka kozu yoktur.
Ültanır: Bir oldu-bittiye karşı hazır olunmasını mı kastediyorsunuz?
Demirel: Zaten hazır olursa, caydırıcılık olur. O caydırıcılığı mutlaka tesis etmesi lazım. Onun için silahlı gücü, yeni baştan ülke yönetimine falan yönelmemeli, arkada sağlam durmalı.