8 Ocak 2004
Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR
Enerji Bakanı Dr. Güler’in 2003’de çok kullandığı kelimelerin başında “Hidrojen” ve “Matruşka Bebekleri” geliyor. Geçen yıl Başkan Bush dahil, politikacıların en çok konuştuğu ve öyle olmamasına karşın alternatif enerji diye gösterdikleri kaynak da hidrojen. Aslında Bush’un hidrojen araştırmalarına birkaç milyar dolar ayırması, yüz milyarlarca doların döndüğü Amerikan enerji sektöründe göstermelik. Kaliforniya’nın yeni valisi ünlü aktör Schwarzenegger, doğalgaz hatlarını hidrojen için kullanmayı planlıyormuş. Belki çevirdiği filmlerden ilham almıştır. Avrupalı politikacılar da onlardan aşağı kalmıyor. Euro ile bir devrim yapan Avrupa Birliği’nin ikinci devrimi “hidrojen” olacakmış. İyi hoş da, doğada serbest olarak bulunmayan hidrojen nasıl alternatif yakıt oluyor?
Politikacılar hidrojen konusunu abartmaya devam ededursun, ilim aynı şeyi söylemiyor. “Enerji üretiminde kullanılacak hidrojeni üretmek için bir başka enerji tüketmeniz gerekiyor ve hidrojen üretmek için harcanacak enerjinin, direkt kullanılması çok daha ekonomik oluyor”. Hidrojenle çalışan yakıt pili (fuel cell) otoları, atmosferdeki karbondioksit yoğunluğunun artmasına ve global ısınmaya çözüm mü? Gerçi global ısınmanın varlığı teorik bazda, ölçümlere göre o da tartışma konusu. Hidrojeni öyle ucuz üretmek, dağıtmak, her şeyden önce güvenli kullanmak sanıldığı gibi kolay da değil. 1980’lerde 15-20 yıl sonra hidrojen devri başlayacak deniliyordu, şimdi 2050’lerden önce hidrojenin ciddi bir rol oynaması beklenmiyor.
Alternatif enerji teknolojisi yalnız hidrojen de değil. Sıvılaştırılmış doğalgaz, doğalgazdan üretilen akaryakıt, konvansiyonel olmayan petrol, temiz kömür teknolojileri, henüz kullanılmayan gaz hidratlar, modüler nükleer teknoloji ve yenilenebilir kaynaklar, insanlığa gelecek 40-50 yılda daha uygun seçenekler sunabilir. Dünya ENERJİ dergimizin, Amerika’daki yazarı Dr. Gürcan Gülen, 15 Ocak’ta çıkacak yeni sayımızda hidrojeni anlatırken, bilimsel ve teknik yarışın yanısıra politik yarış olduğunu söylüyor ve bizim de katıldığımız bir dilekte bulunuyor. “Umarız, hidrojen sonradan üzüleceğimiz politik şampiyon olmaz”. Bu dileğimizi, Bakan Dr. Güler’e ithaf etmeyi uygun gördüm. Bizde hidrojen biraz enerji sektöründe dezenformasyon için kullanılıyor da.
Şimdi gelelim, Matruşka Bebekleri’ne. Enerjide suçlama hiç bitmiyor. Dr. Güler’den önceki eski Enerji Bakanları Çakan ve Ersümer, bu nedenle Yüce Divan yolunda. Bu havayı 2003’de ağırlaştıran, bir de Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Raporu vardı. Hatalı ve eksik bir rapordu. Şimdi de 2003’de hazırlanan, 2004’de kamuoyuna açıklanacak olan Sayıştay Enerji Raporu ortaya çıktı. Bakanımız Dr. Gürel, her rapor ve soruşturma sonrası, “Karıştırdıkça yolsuzluklar içinden başka yolsuzluklar çıkıyor, iç içe Matruşka Bebekleri gibi” diyor. Matruşkalar çıksa da, bunu yapan bürokratlar acaba neden ortaya çıkarılmıyor? Artık Matruşka Bebekleri bitmeyen soruşturmaların simgesi oldu. Yoksa, Matruşka Bebeklerinin ardında bir siyasi rant mı var? Sihirbazın şapkadan tavşan çıkarması gibi, ha bire Matruşka bebeği çıkıyor da.
Geçenlerde yönettiğim bir panelde, Enerji Bakanlığı’nın eski üst düzey bürokratlarından dostum Tuğrul Erkin, “İnsanları asabilirsiniz, projeleri asamazsınız” dedi. Oysa, AB sayesinde insan asamıyoruz da, projeleri asmaya devam ediyoruz. Sehpanın önündeki projeler de, Bakan Dr. Güler’in iki hafta önceki ziyaretimizde söylediği doğal gazlı BOT santralları. Geçen hafta sonu bir gazetede, 3 santralın buy-out maliyetleri ve mücbir sebep maliyetleri açıklanıyordu, sanki el konulma hazırlığı yapılıyormuş gibi. Bir yandan da 2006 sonunda başlayacak, 2007’de karşılaşılması kaçınılmaz elektrik sıkıntıları ve kesintili günler bekleniyor. Kapalı kapılar ardında yatırımı özel sektör yapmazsa, devlet nasıl yapacak tartışmaları sürüyor.
Soruşturmalar, sorgulamalar, şu ünlü beyaz enerji olayının sabun köpüğü sönmesi gibi geçip gidiyor da, enerjide yatırım atmosferini maalesef karartıyor. Şimdi bakın, enerji sektöründen yabancı sermaye kaçırılmış, yerli yatırımcı haksız yere soyguncu gibi gösterilerek tedirgin edilmiş durumda. Anayasa Mahkemesi, bir hukuk devletinde sözleşmeler kanunla bile değiştirilemez dese de, yönetmeliklerle değiştirilmek istenmekte! Soruşturmalar da aba altından gösterilen sopalar gibi. Ne adına, sektörü geliştirmek, sözde serbestleştirmek diye mi? Amaç, sermayeye el değiştirtmek ya da hiç olmayacak TEK dönemine dönmek mi? 2004’de yanlışlıklar son bulmalı. Matruşka Bebekleri değil, yatırım iklimini iyileştirecek tedbirler aranmalı. Ekonomik ve siyasi istikrarı sağlayan AK partiden, enerji sektörü için istikrar bekliyoruz.