5 Şubat 2004
Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR
Bu yılbaşında gazeteniz DÜNYA, 24 sektörde 72 şirketi, “sektöre damgasını vuranlar” diye seçti ve 6 Ocak’ta ilan etti. 2003’ün en başarılı şirketleri olarak enerji sektöründe ENKA ve GAMA ile birlikte ERE Holding yer aldı. Bugün Türkiye karanlıkta değilse, bunu ENKA’nın santrallarına borçlu, oysa bu gerçeği ifade eden yönetici yok, ama suçlama hevesinde olan çok. Aynı biçimde, Türkiye’de yersiz yere suçlanmak istenen GAMA, İrlanda’da en pahalı teklifiyle, en güvenilir şirket seçilerek, elektrik santralı ihalesi kazandı ve göğsümüzü kabarttı. ERE Holding, daha doğrusu enerji sektöründeki şirketi ERE Hidroelektrik A.Ş. ise, Türkiye’de hidroelektrikte hep ilkleri başardı. İşte bu başarılarından gazeteniz DÜNYA onları zirveye taşıdı.
Baraj yapımında silindirle sıkıştırılmış beton teknolojisini Türkiye’de ilk kez kullanan, 979 m yükseklikle dünyanın en büyük şelalesi olan Venezüella’daki Angel Falls’dan 31 metre daha fazla, yani 1010 m düşüye sahip, Türkiye’nin en yüksek düşülü hidroelektrik santralını inşa eden ERE Holding, bir ilke daha damga vuruyor. Türkiye’nin hidroelektrik potansiyelinin hesaplanması için Avrupa Birliği (AB) araştırma projesine önderlik ediyor. Ülkemizin gerçek hidroelektrik potansiyelinin belirlenmesini amaçlayan ve İngilizce, “HYDROpower POTential of Turkey” adından kısaltılarak türetilen, HYDROPOT projesi, Türkiye’den başka Yunanistan’a da yenilik getirici yaklaşım olacak. Gerek Türkiye’nin, gerekse Yunanistan’ın hidroelektrik potansiyelini hesaplayacak model geliştirilecek.
2000 Mart’ında AB’nin Lizbon zirvesinde, 2010’da Avrupa’yı dünyanın en dinamik ve rekabet gücü en yüksek ekonomisi haline getirmeyi amaçlayan, Ar-Ge felsefesini Avrupa Araştırma Alanı kapsamında uygulamak için 6’ncı Çerçeve Programı tasarlanmıştı. Türkiye, 2002’de imzaladığı anlaşmayla bu programa, üye devlet statüsüyle katılmış bulunuyor. ERE Holding’in 6’ncı Çerçeve Programı ile sürdürülebilir kalkınmaya enerji alanında katkıda bulunmak için geliştirdiği HYDROPOT projesi, gerçek potansiyelimizi bulmaktan öte, enerji hedeflerimizin yenilenmesini sağlayacak. AB tarafından üretimi ve tüketimi desteklenen yeşil elektriğin önemli üreticisi olacak Türkiye’ye, elektrik ihracı için yeni fırsatlar yaratacak. DSİ’nin hesap ve tahminlerine dayalı eski potansiyeller ve hedefler, artık geçerliliğini ve inandırıcılığını yitirmiş durumda.
Dijital haritalar, topoğrafik, hidrolojik, meteorolojik, jeolojik veriler, toprak kullanım bilgileri, akarsuların akım ve eğim bilgileri, coğrafi bilgi sistemleri vs. modelin girdileri olacak. Model, özel bir bilgisayar yazılımı gerektiriyor. Bilgi teknolojileri yardımıyla anahtar parametreler belirlenecek ve ilişkilendirilecek. Optimal çözümler aranacak. Böyle kapsamlı bir çalışma için ERE Holding’in koordinatörlüğünde oluşturulan 12 partnerli HYDROPOT Konsorsiyumu, AB’ye üye ülkelerden çeşitli disiplinlerdeki üniversite, araştırma merkezi ve ilgili şirketleri içeriyor. Bu konsorsiyumda ERE Holding ve ERE Hidroelektrik A.Ş.’den başka Bilkent, ODTÜ, İTÜ gibi büyük üniversitelerimiz, Yunanistan’dan Atina Milli Teknik Üniversitesi, Almanya’dan Stuttgart Üniversitesi, Belçika’dan Leuven Üniversitesi, IEA’nın bir kuruluşu olan Yunanistan’daki Yenilenebilir Enerji Kaynakları Merkezi, ayrıca İtalya ve Fransa’dan ilgili kuruluşlar yer alıyor.
Yeni metodolojiyle ekonomik ve kullanılabilir hidroelektrik potansiyelimizin yılda 125 milyar kWh’den 200 milyar kWh’e yükselmesi beklenirken, potansiyelin havzalar ve projeler bazında dağılımları da ortaya çıkacak. Bulunacak ek yeşil elektrik kapasitesi, AB’nin 2010’daki 200 milyar kWh’lik yeşil enerji açığı açısından da önemli. HYDROPOT Projesi’nin stratejik amaçları, enerjide rekabetin artırılması, kaynak güvenliğinin sağlanması, çevrenin korunması, sosyo-ekonomik dayanışma, yenilenebilir enerji alternatiflerinin ortaya çıkarılması ve bu konuda AB hedeflerine katkı şeklinde açıklanıyor. Aralık 2003’de AB Komisyonu’na sunulan HYDROPOT Projesi, şu anda değerlendirme aşamasında. Kabulüne kesin gözle bakılıyor. AB Komisyonu’nun fon tahsisi sonucu çalışmalar başlayacak ve proje üç yıl sürecek.
Geçmişte devletin yaptığı, bugün de Enerji Bakanlığı’nın veya bizim kurulmasını önerdiğimiz Türkiye Enerji Enstitüsü’nün görevi olabilecek bu tür çalışmaları özel sektörün yapması, elbette bir ilk ve bir büyük adım. Devlet bunun için ERE Holding’e teşekkür edecek mi bilemeyiz, ama projelerine gölge etmesin başka ihsana gerek duymadıkları kanısındayız. 9 yıldır haksız yere bekletilen 300 MW güç ve 1,4 milyar kWh üretim kapasiteli Kandil projesi gibi projelerinin, DSİ’nin Su Kullanım Anlaşması Yönetmeliği ile açmazlara itilmesi, hem de hidroelektrik enerji yanlısı olduğunu söyleyen Bakan Dr. Güler döneminde bu gibi sorunlara çözüm bulunmaması anlaşılır gibi değil…