19 Şubat 2004

 

 

Baraj Gelir Ortaklığı Senedi doğru olmaz!

 

Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR

 

Yurdumuzun büyük bölümünde sıfır altı sıcaklıklar ile suların donduğu, kuvvetli buzlanmanın yaşandığı geçen Cumartesi, Ankara Hilton’da Vakıf 2000 tarafından düzenlenen, “21’inci Yüzyılda Su Sorunu ve Türkiye” konulu toplantı vardı. Eski bakanlardan Kurtcebe Alptemoçin’in başkanı olduğu Vakıf 2000, bu yılı “Su Yılı” kabul edip çeşitli toplantılar düzenlemeyi kararlaştırmış. Alptemoçin, güvenilir ve sürdürülebilir su geleceği için 2004’ü milat görmek istediklerini söylüyor. Mart 2004’de, yani gelecek ay DSİ’nin kuruluşunun 50’nci yılı kutlanacak. Kendi kabulüne göre 35 bin MW ekonomik potansiyel varken, 50 yılda sadece 9931 MW hidroelektrik kurulu güç, yani yılda 198 MW güç kurabilmiş bir DSİ başarılı sayılabilir mi? Türkiye’nin Barajlar Kralı, Anadolu insanının bağrından kopup gelen Su Mühendisi Demirel, bu tartışmaya katılmak istemiyor. Yapılan bir şeyler var da yeterli sayılamaz!

 

DSİ, Türkiye’nin ekonomik hidroelektrik potansiyelini halen 35529 MW güç ile 126 milyar kWh varsaymakta. Oysa, özel sektör bunun 50 bin MW ile 190 milyar kWh’a çıkabileceğini, yatırım araştırmaları ile ortaya koymuş bulunuyor. Önceki hafta, bunun için AB’nin 6’ncı Çerçeve Programı kapsamında, ülkemizde özel sektör öncülüğünde yerli ve yabancı üniversiteler, yabancı kuruluşlarla başlatılan Hydropot Projesi’nden söz etmiştik. Vakıf 2000’nin toplantısının önemli eksiklerinden biri, bu projenin adının dahi geçmemesi idi. Şimdilik, 50 bin MW ya da daha üstünü bir yana bırakalım. Türkiye’nin hidroelektrik kurulu gücü 12251 MW, yani DSİ dışında inşa edilmiş 2320 MW hidroelektrik gücü daha var. Bunun 900 MW’ı da son dönemde yapılan özel sektör santralları. Ancak, özel sektör Birecik hariç büyük projelere sokulmadı ve sokulmuyor.

 

Türkiye’nin kurulu hidroelektrik gücüyle yıllık ortalama üretimi 44 milyar 389 milyon kWh, ama yağışa bağlı. Son iki yıl yağışlı da, doğalgaz santralları durdurulup hidroelektrik santrallar çalıştırılabiliyor. Peki, ekonomik hidroelektrik potansiyelin alt değeri, 126 milyar kWh’i ne zaman değerlendireceğiz? Hedef, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı 2023 idi, ama DSİ şimdi 7 yıllık bir gecikmeyle 2030’u göstermekte! 2030’da Türkiye’nin elektrik talebi ne olacak? TEAŞ, 2001 yılında bunu 990 milyar 321 milyon kWh olarak hesaplamıştı. 750 milyar kWh bile olsa, talebin yüzde 17’sini hidrolik karşılayabilecek. Kimse şaşırmasın, Türkiye su bakımından fakir değil, ama zengin hiç değil!

 

Vakıf 2000’nin toplantısında DSİ’nin eski genel müdürlerinden Prof. Dr. Doğan Altınbilek açıkladı: “2004 bütçe ödeneğiyle, inşaatı süren DSİ projelerinin bitmesi için 26 yıl gerekli”. DSİ projeleri hep gecikmelerle bitti. Devlet bakışıyla değil, özel sektör muhasebe anlayışıyla bakarsanız; DSİ santrallarının hiçbiri planlama kriterlerine giren 1225 dolar/kW ile yapılamadı, bu maliyet görünürde 2100 dolar/kW, gecikmeler, hesaba katılmayan faizlerle 3000 dolar/kW’ı aşıyor. DSİ’den daha ucuza hidroelektrik santral inşa edilebileceğini özel sektör yatırımcıları çok iyi biliyor. 50 yıl önce 70 mühendisle başlayan, şimdi 5000 mühendis çalıştıran, ama yılda 198 MW üreten DSİ mi baraj ve hidroelektrik santralları yapmaya devam etsin, yoksa özel sektör mü? Serbest piyasa istiyorsanız, özel sektör. DSİ, “Su Kullanım Anlaşması”nı bahane ederek, bugün özel sektörü engelleyebiliyor. Buna dur denilmeli!

 

“DSİ bir santralı 10 senede bitirir, potansiyelimizin geliştirilmesi belki 100 seneyi geçer” diyen Özal, bu işin DSİ ile süremeyeceğini ilk söyleyendi. Özal, “Hidroelektrik konusunda yeni bir organizasyona ihtiyacımız var” diyordu, ama yapamadı. Bugün AK Parti yapabilir mi? Hiç sanmıyoruz. Çünkü, programındaki serbest piyasayı unutmuş, DSİ’yi ayağa kaldırmaya çalışıyor. Kalksa bile yaşlanmış bünyede hayatiyet kalmamış ki! Bakan Dr. Güler, Vakıf 2000’nin toplantısına beş buçuk saat gecikmeyle geldi, Başbakan Erdoğan ile konuştuğunu, müjde vereceğini söyledi. DSİ’ye kaynak bulmaya çalışan Dr. Güler’in müjdesi, “Baraj ve hidroelektrik santralların gelir ortaklığı senedi ile halka açılacağı” idi. Bizce yanlış, halkın tasarrufları yok yere çarçur edilir!

 

Özal’ın 20 yıl önce uyguladığı gelir ortaklığı senedinin artık dönemi geçti. Türk özel sektörü, yabancı ortaklarla büyük küçük demeden her türlü baraj ve hidroelektrik santralı yapıp işletebilir. Halkımız, devletin sonu malum gelir ortaklığı senedi yerine, özel sektörün hisse senedini tercih eden akılcı davranışı gösterecektir. Devlet için de akılcı olanı, özel sektörün yapıp işleteceği baraj ve hidroelektrik santrallardan milli kaynak payı olarak, üretimiyle orantılı biçimde gelir temin etmek değil mi? Yeni bir yasaya, tarafsız “Su Yönetimi” oluşturacak yasaya ihtiyaç var da, ne büyüklükte ve nasıl bir DSİ’ye ihtiyaç olduğu tartışılır…

 

Kategoriler

DUYURULAR