10 Haziran 2004
Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR
Enerji Bakanlığı, “Geleceğimiz için... Enerjide yeni dönem, yeni bir yaklaşım” adlı 82 sayfalık bir kitap yayınladı. Bakan Dr. Güler tarafından önsözü yazılmış, yazar ya da yazan komisyon adı yok, Sayın Bakan’ın seçim broşür ve afişlerini basan ajans tarafından düzenlenmiş. “Bakanın Enerji Kitabı” diyelim. Sayın Dr. Güler, enerji kitabından bana da yollamış, teşekkür ediyorum. Mektubunda, “12.11.2002 tarihinden günümüze kadar geçen dönemde gerçekleştirdiğimiz faaliyetleri özetleyen” kitap diye sunuyor. Kitap güzel, ama eleştirilecek yanları yok değil, onlara girmeyeceğim. Hani hep sözünü ediyorduk, Bakanlık internet sitesinde, “uygulanan politikaların yeterli ya da yetersiz oluşuna ilişkin anket”, hep yetersiz sonucu veriyordu ya, ona güzel bir cevap sayılabilir. Ancak, yapılanlar zaten malum da, ben yapılamayanlar ve yapılmak istenmeyenler konusuna değinilmesini beklerdim!...
Sözde serbest piyasayı oluşturmak için Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile çıkarılan, gerçekte piyasa oluşumunu öteleyen, “Elektrik Enerjisi Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesi” işleri belli bir plana bağlamasına rağmen, daha ilk adımda zamanlamaya uyulmaz oldu. Arz güvenliği için yapılacak çalışmaya başlangıç olmak üzere, 30 Nisan 2004 tarihine kadar tamamlanması gereken talep projeksiyonu, hani nerede? Bugün dahi ortada yok!
Son bir aydır doğalgazda kontrat devirleri yapılmayışını eleştiriyoruz, BOTAŞ’ın güçlendirilmesi diye devletçiliğe yönelmek istendiğini vurguluyoruz. 20 Mayıs’ta, “Doğalgazda devletçilik mi?” diye soran yazımızın, Başbakanlıkta tarafsız görüş diye ele alındığını öğrenmekten mutluyuz. Demek ki, Enerji Bakanlığı’nın hatalı tutumuna Başbakanlık “Dur!” diyecek. Enerji Bakanlığı, Başbakan Erdoğan’ın yakındığı bürokratik oligarşi tarafından teslim mi alındı yoksa? AK Parti’nin ve hükümetin serbest piyasa yanlısı tutumuna rağmen, Doğalgaz Piyasası Kanunu’nu nasıl uygulanmaz ve uygulanması denenmeden nasıl değiştirilmeye kalkışılır? Bunun başka izah tarzı var mı?
Doğalgaz ithal izninin EPDK’dan alınıp Bakanlık, DPT, Hazine ve EPDK’nın oluşturacağı komiteye verilmek istenmesi, bu işin serbest piyasa kuralından çok siyasi görüşle yapılacağını gösteriyor. Acaba niye? Doğalgaz Piyasası Kanunu’ndan önce yapılan, LPG terminali diye başlanıp LNG’ye (sıvılaştırılmış doğalgaza) dönüştürülen terminale imkân mı tanınacak? Türkmenistan ve Mısır doğalgazı için ayrıcalık mı getirilecek? BOTAŞ’ın ithal edemediğini özel sektör ithal etsin diye açılmak istenen kapı da bu amaca mı yönelik? Oysa, bu tür işler, EPDK’nın ve Rekabet Kurulu’nun denetimindeki serbest piyasada, piyasa mekanizmasınca belirlenmeli! Bu arada, Başbakanlık’ın doğalgaz kontratlarının 2009’a kadar yüzde 25’ini özel sektöre devretmekten yana olduğunu duyduk. Uygulanmayan kanunun öngördüğü yüzde 80 olsa da, Başbakanlık’ın bu tutumu “yanlışa hayır” işareti ve sevindirici.
Enerji Bakanlığı, sanki reform yorgunu. Ancak, reform kanunları olan Elektrik Piyasası Kanunu, Doğal Gaz Piyasası Kanunu, AK Parti iktidarının eseri değil ki, önceden 2001 yılında çıkarıldılar. Bu hükümet, bir tek Petrol Piyasası Kanunu’nu çıkardı, onu da TÜPRAŞ ihalesi için. Şimdi her üç kanunda değişiklik yapmak için hazırlanan kanun tasarı taslağı Başbakanlık’ta değerlendiriliyor. Bu taslak kanunlaşırsa, elektrikte serbest tüketiciler devletin müşterisi olacak, özelleştirilecek santrallara tanınacak sözleşme ayrıcalığı ile serbest piyasa kuralları çiğnenecek, doğalgaz piyasası hiç oluşamayacak, boru hatları EPDK denetiminden Bakanlık siyasi denetimine geçecek. Enerji piyasaları kanunlarında değişikliği amaçlayan, böylece reform temelini yok edecek olan kanun tasarı taslağı, ya Enerji Bakanlığı tarafından geri çekilmeli ya da Başbakanlık tarafından Enerji Bakanlığı’na iade olunmalıdır!
Geçen hafta sonu yayınlanan, Maden Kanunu’nda Değişiklik Yapan Kanun, TTK (Türkiye Taş Kömürü Kurumu) elindeki Ereğli kömür havzası imtiyaz sahasının, Bakanlar Kurulu kararı ile küçültülmesi sonucu, serbest kalacak alanların, yeni işletmecilere açık artırma ile ihale edilmesine imkân tanıyor. Bu alanlar büyük tutulmamalı ve ihale uluslararası boyutta yapılmalı. Geçen yıl 479 trilyon TL maaş ödeyerek, 494 trilyon TL zarar eden TTK’nın giderek küçültülmesi zamanı geldi. Bakalım, yeni çıkan kanunla taşkömüründe özelleştirme adımı atılabilecek mi, yoksa gerekçede sözü edilen küçük rezervler, bazı kişilere verilmekle mi yetinilecek?