24 Haziran 2004
Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR
Önceki hafta Gaz Export’un Genel Müdürü ve Gazprom’un Yönetim Kurulu Üyesi Alexander Medvedev İstanbul’daydı. Rus doğalgazını işleten Gazprom’un yüzde 37’si kamuya ait, Gaz Export da onun ihracatçısı. Artık, Rusya’da bile bizim BOTAŞ gibi yüzde yüz sermayesi devlete ait şirket kalmadı. Geçen yıl Türkiye 21 milyar metre küp (bcm) gaz tüketti, bunun 12 bcm ile yüzde 57’si Rusya’dan temin edildi. Rusya’nın bu yıl Türkiye’ye kontrata bağlı gaz arzı 18 bcm, gelecek yıl 20 bcm ve 2010’da 30 bcm olacak. Rusya ve Rusya’nın yarısı ile üçte biri arasında arz yapabilen İran, LNG ile arzı az olan Cezayir ve Nijerya kontratları eninde sonunda özel sektöre devredilecek, ama ne zaman? Ucuz gaz açısından, Türk ekonomisinin ve Türk halkının çıkarı BOTAŞ’ın dışarıda kalacağı rekabetçi piyasada. Bu nedenle kontrat devri ulusal çıkar gereği.
Enerji Bakanı Dr. Güler, şirketlere yaptığı açıklamalarda ve TV’de BOTAŞ’ın gaz kontrat devirlerine tedarikçi ülkelerin karşı çıktıklarını söylemişti. Bu konuya yanıt Rusya’nın gaz satışında kilit ismi Alexander Medvedev’den geldi. Medvedev, 11 Haziran’da CNN Türk’te M. Ali Birand’ın Manşet programında, Türkiye’ye rekabete açık fiyatlarla gaz sattıklarını, Türkiye’nin üçüncü büyük müşterileri olduğunu, Türkiye’ye ihtiyaç duyduğu sürece, ihtiyaç duyduğu miktarda gaz temin edeceklerini, yeni kanunla liberalleştirilecek Türkiye piyasasına ilgi duyduklarını söylüyordu.
M. Ali Birand’ın, “Anlaşmaları devretmeye karşı olduğunuza dair bir tartışma var” sözüne Medvedev şöyle yanıt verdi: “Hayır bu doğru değil. Ön şartlar belirlenmeden böyle bir girişimimiz olamayacağını söyledik. Yani, BOTAŞ yerine yeni alıcı kim olacak? Alıcının ardındaki müşteriler kim ve ödeme garantileri nedir? Çünkü, bizim yatırımı gözden geçirmemiz için bunlardan emin olmamız, yani paranın geri döneceğinden emin olmamız lazım. BOTAŞ ile çok iyi ilişkimiz oldu. Eğer yasalar çerçevesinde BOTAŞ piyasanın bir bölümünü bırakacaksa, yüzde 20-30’lardan bahsediliyor. O zaman onun yerini kim alacak? Bunu görmemiz gerekiyor”.
Medvedev, kontrat devir ihalesi yapılsın bakalım, karşımıza kim çıkacak ona göre davranacağız demek istiyordu. Doğru olan da, bizim söylediğimiz de bu. 4646 sayılı Kanun’un amir hükmünün yerine getirilmesi, geçen yıldan kalanla birlikte bu yıla ait miktarla, yani kontrata bağlı gazın en az yüzde 20’si için ihaleye çıkılması gerekiyor. Konu, sadece Enerji Bakanlığı tarafından değil, Başbakanlık tarafından da biliniyor. Kulağımıza gelenlere göre, Enerji Bakanı Dr. Güler Başbakan’ın yanında, “bürokratların karşı çıktığı”nı belirtmiş. Bu konuda “BOTAŞ’ın yumuşamakta olduğu”nu ifade ettiği de söyleniyor. İyi hoş da, Bakan’ın görevi BOTAŞ’ın yumuşamasını ya da bürokratların insafa gelmesini beklemek mi, yoksa emir vererek onları yönlendirmek mi?
4646 sayılı Kanun’un kontrat devirlerini emreden geçici 2’nci maddesinin değişiklik taslağının gerekçesinde, tedarikçi ülkelerin karşı çıkışından zaten söz edilmiyordu. Orada güçlü BOTAŞ arzusu yer alıyordu. Dünyada devletçiliğin bittiğinden haberi olmayan bürokratlarca yazıldığı anlaşılıyor da, Dışişleri Bakanlığı’nın ilgili bürokratları, böyle bir değişikliğin yasalaşmasını bırakın, teklifini dahi Dünya Bankası, IMF ve AB ilişkileri açısından abes buluyorlar. Bir kanun uygulanmadan BOTAŞ’ın keyfi, bürokratların varsayımı adına değiştirilemez. O kanun çıkarken, BOTAŞ karşı çıkamasın diye zamanında özel önlemler bile alınmış, bu ayki Dünya ENERJİ dergisinden okuyabilirsiniz.
İktidardaki AK Parti kendisini reformcu diye tanımlasa da bugünkü Enerji Bakanlığı, önceki iktidarın liberalleşme için çıkardığı reform kanunlarını bile uygulayamayan, sanki reform yorgunu, Başbakan Erdoğan’ın deyimiyle oligarşik bürokrasinin elindeki bir bakanlık. Öyle olmasa, BOTAŞ direnebilir mi? Şimdi, serbest piyasa adına yapılması gereken EPDK’ya düşüyor. Liberalizme inanıyorsak, EPDK üzerine titrenmesi gereken bir üst kuruldur. EPDK da bu olayı fırsat bilerek, üst kurulluğunu kanıtlamalı! Yasaya karşı direnen BOTAŞ’a karşı, artık inceleme-soruşturma diye oyalanmayı bırakarak, gereken cezayı kesmeli! Karşısında bir devlet şirketi değil de, bir özel sektör şirketi olsaydı, EPDK sekiz ay ceza kesmeden duracak mıydı? Ya da üst üste kaç kez ceza kesecekti? Hukuk devleti Türkiye’de kanunların yürütülmesi aksatılmamalı!...