15 Temmuz 2004
Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR
TBMM’de 1/834 esas numarası ile ele alınan ve geçen perşembe hızla Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’ndan geçirilen, “Elektrik Piyasası Kanunu, Doğalgaz Piyasası Kanunu ve Petrol Piyasası Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” ile doğalgaz piyasası doğmadan öldürülürken, elektrik piyasası da iğdiş ediliyor. Uzunca bir süredir enerji piyasalarının siyasi tehdit altında olduğunu haykırıyorduk, Enerji Bakanlığı’nın inisiyatifi ile başlayan bu tehdit, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuya gerektiği gibi el atmaması sonucu olacak ki, artık enerji piyasalarının katledilmesine dönüşmüş durumda. Tasarı, bugün Meclis tatile girerken maalesef yasalaşabilir de!
Tasarı, Meclis komisyonlarına sunulurken, “Düzenlenmiş işleyen serbest piyasaya geçiş döneminin belirli bir zamana yayılması ve uygulamada yaşanan problemlerin giderilmesi öngörülmektedir” diye özetlenmiş. Gerçek bu değil ki! Düzenlenmiş ve işleyen serbest enerji piyasaları yok, sözde düzenlenmekte olan prematüre ve çok sınırlı enerji piyasaları var. Geçiş dönemini belirli süreye yaymak istediklerini söyleyenlerin öngördükleri süre ise, 2012 yılının ötesi. Daha sekiz yıl bu ülkeye liberal piyasayı çok görüyorlar. Global dünya koşullarına uygun, politikacılarımızın kapısında tarih bekleyerek yakardıkları AB direktiflerine uygun, Türk ekonomisinin yeniden yapılandırılması için Dünya Bankası ve IMF taahhütlerine uygun düzenlenen, Elektrik Piyasası Kanunu ile Doğalgaz Piyasası Kanunu hükümleri kaldırılarak, yeniden çıkmaz sokak olan devletçiliğe kapı açılmak isteniyor. Devletçilik, devlet çıkarına değildir!
2009’da Türkiye’nin gaz ithalatının yüzde 20’si değil de yüzde 75’i devlet kuruluşu BOTAŞ’ın elinde olacak, özel sektörün müşterisi serbest tüketicilere devlet kuruluşları EÜAŞ ve TETAŞ elektrik satacak, özel sektörün toptancı şirketleri yerine EÜAŞ yurtdışına elektrik ihraç edebilecek de ne olacak? Doğalgaz rekabetsiz ortamda ucuzlamayacak, BOTAŞ, halka açılsa da özelleştirilmiş olmayacak. Özel sektör elektrik piyasasından da çekilecek, yatırımları devlet yapmak durumunda kalacak, santrallar kuracak. Devlet santral kurunca şikâyet ettiği yap-işlet-devret ve yap-işlet santrallarından daha ucuza mı elektrik elde edecek? Hayır. Bakın bir kilovatsaatin maliyetine; hurdaya çıkmış Afşin-Elbistan A Santralı’na bugüne kadar yapım, tamir-bakım, işletme vs. diye ödenen para, üretilen enerji miktarına bölününce 23 cent çıkıyor. Devlet ise bu maliyetin 3.5 cent olduğunu söylüyor, yani gerçeğin yüzde 15’ini.
Şimdi Afşin-Elbistan A’nın yanına Afşin Elbistan B yapıldı. İkisinin arasında at arabası ile otomobil teknolojisi kadar fark var. Santral iki aydır deneme üretiminde, Japon ve Alman uzmanlarca çalıştırılıyor, A’yı çaycının, müstahdemin çalıştırdığını bir zamanlar bir bakan söylemişti, B ise öyle değil, uzmanlaşmış eleman gerektiriyor, devletin henüz böyle elemanları yok. Elemanları bir yana, santralın kömürü yok. A santralının kömür alanından taşınarak deneme yapılıyor. Türkiye’nin ilk akışkan yataklı Çan termik santralı da, geçen Eylül ayında deneme üretimine alındı, ama kömürün sıvanıp tıkaması gibi dizayn sorunlarından tutun da çeşitli işletmecilik sorunlarına dek uzanan nedenlerle verim alınamadı. Bugün devletin yeni bitirdiği Çan ve Afşin-Elbistan-B santrallarını özelleştirmeye kalksanız, devletin maliyetinden satın alacak kimse çıkmaz.
Başbakan Erdoğan’a enerji konuları tam ve doğru aktarılmıyor galiba, bir de kanıtımız var. Başbakanın, Enerji Duayeni Sayın Demirel gibi konuları bilmesi beklenemez, ama kendisine ayrıntılı bilgiler verilirse, hata yapmaz. Oysa, Sayın Erdoğan 24 Şubat’ta Sugözü İSKEN santralını açarken, sessiz sedasız Afşin-Elbistan B’nin işletmeye alındığını söylemişti. Oysa, işletmeye alınan fasılalı denemesi yapılan Çan santralı idi, Elbistan B daha bitmemişti. O törende Sayın Erdoğan’ın megavat yerine megabayt deyişi de dikkatimizi çekmişti. Sayın Demirel CHP için, “Kilovat ile kilovatsaat arasındaki farkı bilmezler” demişti ya, aklımıza o gelmişti. Bunlar elbette Sayın Başbakan’ın değil, bilgi verenlerin hatasıydı. Konular doğru anlatılırsa, programında, “Tüm kurum ve kurallarıyla işleyen piyasa ekonomisinden yanadır” ilkesine sahip AK Parti’nin Başkanı Başbakan Erdoğan’ın, yanlış politikaya dur diyeceğine inanıyoruz. Siyasi sorumluluğunu da, yanlış politikayı ortaya çıkaranlar düşünsünler!...