Gazetenin Milli Kütüphane arşivinde bulunan ilgili tarihli 3. sayfasını görmek için, yukarıda yer alan "Barış" logosunu tıklayın.
4 Ocak 1974
Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR
Yüksek Mühendis-Ekonomist
Üretim sürecinde, önemli etkenlerden birinin enerji olduğu tartışmasız bir varsayımdır. Gerek endüstriyel üretim gerekse tarımsal üretim hasılasıyla, o sektörde tüketilen enerji arasında kuvvetli bir ilişki bulunmaktadır. Çünkü teknik olarak enerji, doğrudan doğruya veya uygun bir düzen yardımıyla iş yapabilme yeteneğidir. Hasılayı artırmak, o sektörde iş yapabilme olanağını artırmaya bakar. Bu istihdamın artırılmasına, makinalaşmaya yani mekanizasyonun yükselmesine, otomasyona ve bol miktarda enerji kullanılmasına bağlıdır.
Avrupa’da 18. Yüzyılın ikinci yarısında Endüstri Devrimi gerçekleşince, enerji tüketimi sürecinde 1800’lerden sonra değişiklik olmaya başladı. O zamana kadar statik olan enerji tüketimi dinamik bir gelişim niteliği aldı. Her geçen yıl kişi başına düşen enerji tüketimi ve o enerji sisteminin toplam tesirliliği yükselmeye başladı. Animate (biotik) karakterli olan enerji tüketimi, inanimate (mekanik) karaktere dönüştü.
Günümüzde enerji kaynaklarının çok çeşitli ve bu kaynaklardan elde olunabilecek, kullanılabilir enerji miktarının çok bol olmasına karşın; sadece kontrol altına alınan enerjilerden yararlanılır. Kontrol altına alınan ve kullanılan enerji medeniyetin gelişmesinde aktif öğe olmuştur. Klasik mikroekonomide sıralanan üretim faktörleri arasına, enerjiyi tabiat içinden çıkartıp; bağımsız bir faktör olarak eklemenin zamanı gelmiştir.
Enerji kaynakları içerisinde bugün en önemli yeri, fosil yakıtlar denilen; kömür, petrol, doğalgaz tutmaktadır. Dünya enerji tüketimini yüze elliden fazlası petrolden, yüzde yirmiden fazlası kömürden sağlanmaktadır. Geriye kalan kısım için hidrolik enerji, nükleer enerji gibi kaynaklar kullanılır. Teknolojik gelişme, enerji bütçesi içerisindeki bu dengeyi gelecekte değiştirecektir. Fosil yakıtların yarım asırlık bir süre içerisinde çok azalması veya bitmesi beklenmektedir. Gelecekte nükleer enerjiye daha fazla ağırlık verileceği gibi, güneş enerjisi de geniş ölçüde kullanılan bir kaynak durumuna getirilecektir. Güneş enerjisi ve doğal hammaddelerden yararlanılarak üretilecek sentetik yakıtlar motorlarda kullanılabilecektir. Jeotermal enerji, rüzgâr enerjisi, met-cezir enerjisi, denizlerdeki sıcaklık farklarına bağlı akıntıların enerjisi gibi yerel enerjiler modern yöntemlerle değerlendirilecektir.
Savaş yılları dışında, enerji tüketimi her ülkede yıldan yıla bilinçli bir şekilde geliştirilmiştir. Enerji tüketimi arttıkça milli gelir de artmış ve ekonomik kalkınma sağlanmıştır. Kişi başına enerji tüketimi artışını, yüzde birkaç farkla kişi başına milli gelir artışı izlemiştir. Bu konuda teknik ve ekonomik araştırmaların verdiği sonuç kısa bir kuraldır: “Üretimle milli gelir artışı sağlayabilmek için endüstride, tarımda, ulaştırmada kullanılan toplam ticari enerji tüketimini artırmak gerekmektedir”.
Kapadığımız 1973 yılı ve 1974 yılının ilk ayları, bütün dünyada bir enerji sıkıntısına sahne olmaktadır. Bu buhranın sonuçları ne olabilir, sorusu önemlidir. Enerji buhranı, bütün ülkelerde üretimin düşmesine ve milli gelirlerin arzulanan veya planlanan seviyelerden aşağıda kalmasına neden olacaktır. Böylesine bir ekonomik sonucun dünya refahını etkileyeceği olağandır. Çünkü refahın artması milli gelirin artmasına bağlıdır.
Enerji sorunu bilim ışığı altında çözümlenebilir. Bili ise fosil yakıtlardan çok yeni enerji kaynaklarına yönelecektir. Yapılacak ilmi çalışmalar şu alanlarda beklenmelidir:
- Elde kalan fosil yakıtların en etken şekilde kullanılmasını sağlamak.
- Nükleer enerji alanında yeni gelişmelere gitmek.
- Güneş enerjisinden yararlanma çalışmalarını hızlandırmak.
- Yeni enerji kaynaklarının kullanılmasını sınırlayan teknik ve ekonomik darboğazları gidermek.
Enerji buhranı, devletlerin uyguladığı enerji politikalarında önemli değişikliklere sebep olacaktır. Yeni uygulanacak politikaların, dışa karşı bağımsız milli enerji politikaları olması beklenebilir. Çünkü dış kaynaklara bağlı bir enerji politikası, ekonomiyi beklenmedik zamanda enerji kesilmesi ile felce uğratabilecektir. Ekonomik bağımsızlığın bir bakıma özünü de enerji alanındaki bağımsızlık oluşturacaktır. Fakat ekonomik entegrasyona gitmiş devletler arasında, enerji entegrasyonunun sağlanması ve kuvvetlendirilmesi söz konusudur. Yoksa ekonomik entegrasyon kuvvetini yitirebilir.
Gelişmekte olan ülkeler ise, gelişmenin gerektireceği enerjiyi kolay sağlamak zorundadırlar. Bu nedenle bağımsız milli bir enerji politikası, gelişmekte olan ülkeler için gelişmiş ülkelerden çok daha önemli ve zorunludur. Ülke üzerinde bulunan enerji kaynakları israf edilmeden en prodüktif şekilde değerlendirilmelidir. Ayrıca enerji elde olunabilen mineral ve benzeri maddelerin ihracı sınırlandırılmalıdır. Aksine enerji ithali zorunluluğu varsa, bunu uzun perspektif planlar içerisinde ele almamalıdır. Bu şekil enerji planlarında esneklik olmalıdır. Umulmadık zamanda enerji ithal olanağı ortadan kalkabilir. Uzun perspektif içerisinde ilmi araştırmalar ve teknolojik gelişme ile yeni enerji kaynaklarına ve yerel kaynaklara yönelinmelidir.