26 Ağustos 2004

 

 

Enerji Bakanı Dr. Veysel Atasoy...

 

 

Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR

 

Yazmak zorunda kalacağınızı bildiğiniz, ama hiç yazmasam diye ötelemek istediğiniz yazınız oldu mu hiç? İşte bu öyle bir yazı. Ne yazık ki bu Perşembe, rahmetli Atasoy’un cenaze töreni ile çakıştı. 6 Haziran Pazar günü telefonla Veysel Bey’e geçireceği biyopsi ya da operasyon için şifa diliyorum. “Biz de şimdi yatmak için gidiyorduk, merak etme üç gün sonra iyiyim” diyor. Üç gün sonra Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde ziyaret ediyorum. Su toplayan akciğerinin kalınlaşan zarından parça alınmış, göğsünden çıkan dren hortumu, aşağıda duran kavanoz şeklindeki bir kısmı kanlı sıvı dolu kaba boşalıyor. Ağrısı var. Ertesi hafta hortum ve kavanoz dursa da, iyi görünüyor. DÜNYA Enerji dergisinin Haziran sayısını veriyorum. Tarihçe bölümünde bakanlığına ilişkin anıları var, seviniyor. Günlerden Perşembe olduğu için köşemdeki makalemi sunuyorum, ciddi bir okurum, yanımda hızla okuyor, “Eleştirinde haklısın!” diyor.

 

Dostum Atasoy, Gazi Tıp’tan iki haftayı doldurarak çıkabildi. Bir haftayı Angora’daki evinde zar zor geçirdi, yara kapanmıyordu. Tedavi ve sinüzit ameliyatı olurum diye bu kez Güven Hastanesi’ne yattı. Temmuz başında Güven’de ziyaret ederken, önceki hastaneye ateş püskürüyordu. Veysel Bey’in herkese söylediği, Gazi Tıp’taki operasyonda hastane mikrobu kaparak yarasının enfekte olduğu. Yoğun antibiyotik tedavisi uygulanıyordu. DÜNYA Enerji dergisinin Temmuz sayısı çıkmıştı, Enerji Tarihi’nde Veysel Bey’in anıları devam ediyordu. Dergiyi götürmek için evimin yakınındaki duraktan bindiğim taksinin tanıdık şoförü, kimin hasta olduğunu soruyor, politikaya meraklı. “Eski bakanlardan Veysel Atasoy, tanır mısın?” diyorum. Şöyle bir duralıyor, “Şu kafası açık ve gözlüklü değil miydi? Birkaç bakanlık yaptı, dürüst, dört dörtlük adamdı hocam” diyor. Hayret ediyorum, işte geride bıraktığı iz.

 

Veysel Bey ile hastanedeki sohbetlerimiz, çoğunlukla politika ve enerji üzerine oluyordu. İşlerin iyi gitmediğine inanıyordu. Enerji Bakanları Ersümer ve Çakan’ın Yüce Divan için Meclis’teki savunmalarını hastanede televizyondan izlemişti. Yoğun antibiyotik tedavisi sürerken, göğsünde yine hortum, aşağıda kanlı sıvılı kavanoz duruyordu. Kol damarları bitmişti, boyun damarlarından ilaç veriyorlardı. Çok aramışlardı, ama ne kanser ne de tüberküloz bulamamışlardı. Bu arada bir de bronkoskopi yaparak akciğerine baktılar, sonradan öğrendim ki, o işlemde mikrop yayma riski varmış. Gazi Tıp’tan sonra bir ay yattığı Güven Hastanesi’nden de sabah gidip akşam gelmek üzere çıktı, akşamları ilaç veriyorlardı. Bir hafta geçmedi, tekrar Güven Hastanesi’ne döndü ve bu kez solunum cihazına bağladılar.

 

Giderek kötüleşen Veysel Bey, 4 Ağustos’ta Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbn-i Sina Hastanesi Reanimasyon bölümüne nakledildi. Çoklu organ işlev bozukluğu yaratan, dirençli MRSA mikrobu (stafilokok) kapmıştı. Akciğeri rahatsızdı, böbrekler, karaciğer fonksiyon yapmıyor, beyine yeterince kan gitmiyor, damar iletişimi azalıyordu. İbn-i Sina’ya risk artınca getirilmişti. Tıpçı arkadaşlarımın söylediği beklenen sonucu kabullenmek zordu. DÜNYA Enerji’nin Ağustos sayısı çıkmıştı, anıları devam ediyordu, artık dergiyi göremiyordu. 1 Ocak 1947’de Zonguldak’ta başlayan 57 yıllık yaşam, 24 Ağustos 2004’de Ankara’da son buldu. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden sonra 33 yıllık meslek ve kariyer yaşamına; kaymakamlık, Devlet Personel Dairesi Genel Sekreterliği, Devlet Planlama Teşkilatı Genel Sekreterliği, Ulaştırma Bakanlığı, Devlet Bakanlığı, 1993-95 arasında 2 yıl 3 ayı aşkın Enerji Bakanlığı, ANAP-DYP-ANAP milletvekili olarak 19 yıllık onurlu politikacılığı ve beş kitabını sığdırmıştı. Bazıları yayınlanmış, büyük kısmı yayınlanmamış anıları kalmıştı.

 

Hastanede bir gün baş başa konuşurken; “Bir bakana nasıl rüşvet teklif edilir, size teklif eden oldu mu?” demiştim. “Oldu, direkt teklif edilir” dedi. Bir eski bakanın yakını, ihaleden pay teklif etmişti, küfrederek kovuşunu anlattı. O kişinin temsilcisi olduğu yabancı şirketi ve sonra başkan seçildiği sivil toplum kuruluşunun adını söyleyince tanımış, hayretle “Yoksa, o mu?” demiştim”. “Evet” dedi. Ardından rahmetli Özal zamanında radar ihalesine bulaşan yabancı devlet rüşvetini, bunun için dışarı giden iki milletvekilini, Özal ile konuyu tartışmasını, ihaleyi iptal edişini anlattı. Dostum rahmetli Atasoy, hukuku bilen, devletinin çıkarlarını koruyan, dürüst, prensip sahibi, liberal aydın Türk devlet adamı ve düşünürü idi. Özal'ın da, Demirel’in de takdirini kazanmıştı, ama ne Özal’ın prensi olmuştu, ne de Çiller ve Yılmaz’ın kapıkulu. Vefatı büyük kayıptır...

Kategoriler

DUYURULAR