Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR
Enerji Dünyasına bakıldığında, kişi başına düşen yıllık birincil enerji tüketiminin, dünya ortalamasının 1.5 tep/kişi.yıl, OECD ortalamasının 4.6 tep/kişi.yıl, Avrupa Birliği ortalamasının 3.7 tep/kişi.yıl ve Türkiye ortalamasının 1.17 tep/kişi.yıl olduğu görülmektedir. Elektrik tüketimi açısından da benzer bir durum vardır. Dünya genelinde kişi başına düşen yıllık ortalama elektrik tüketimi 2400 kWh/kişi.yıl iken, Türkiye ortalaması, kaçak ve kayıplar dışında net 1382 (brüt 1797) kWh/kişi.yıl düzeyine ulaşabilmiştir.
Türkiye’de 1970-1998 yılları arasında, birincil enerji tüketimi 3.9 kat artış göstererek, 18849 Btep’den 74170 Btep’e yükselmiştir. Aynı dönemde yerli birincil enerji üretimi 2 kat artarak, 14493 Btep’den 28784 Btep’e çıkabilmiştir. Türkiye’de son yıllarda talebi hızlı artış gösteren kaynak doğal gaz olmuştur. Türkiye’de yerli birincil enerji üretimi ve tüketiminin gelişimi Tablo 1 ve Tablo 2’de gösterilmiştir.
Tablo 1. Türkiye’de birincil enerji üretimi (Btep).
Yıl 19801985199019911992199319941995199619971998DoğalGaz 2162193185180182182166187230514Linyit ve asfaltit39788437964391771038498271047110764109141177212802Biomas 76837749720872127209714871097068704570246983Taş-kömürü 21952190208018271727172216361319138213471143Hidrolik 9761036199119512285292026303057348134243632Yeni veYenile-nebilir-5106113122135160190242259326Petrol 24472216390346744495408738713692367536303385Toplam 1729821703251232513826408260212605926255269262768728784
1970 yılında yerli üretimin tüketimi karşılama oranı %75 iken, artış hızı bakımından tüketimin üretimi ikiye katlaması nedeni ile bu oran %39’a düşmüştür. 2000 yılında birincil enerji talebinin %35’i yerli üretimle karşılanacaktır. Ülke enerji ihtiyacının %40’ını karşılayan petrolün %89’u, enerji ihtiyacının %13’ünü karşılayan doğal gazın hemen tamamı ithal olunmaktadır.
Tablo 2. Türkiye’de birincil enerji kaynakları tüketimi (Btep).
Yıl 19801985199019911992199319941995199619971998DoğalGaz 2162311038274197463049216313738491659690Linyit ve asfaltit421081589888106321082599621033110633112021229312802Biomas 76837749720872127209714871097068704570246983Taş-kömürü 28343839649168446803667164286690911584958921Hidrolik 9761036199119512285292026303057348134243632Yeni veYenile-nebilir-5106113122135160190242259326Petrol 1307418134239012331524865284122714229324309393051530349Net elektrik ithali115184-6322-11-32-46-60-6191258Toplam 3191339167526325391556298598455867563215694027136774170
Sektörler bazında bakıldığında, Türkiye’de nihai enerji tüketiminden %38.3 ile en büyük payı sanayi sektörü almaktadır. Buna karşın toplam birincil enerji tüketiminde sanayi ile konut ve hizmet sektörlerinin payları yaklaşık eşittir. Sanayi sektörünün gelişmesinin bir sonucu olarak, GSMH ile toplam enerji tüketimi arasındaki etkileşim görünür duruma gelmiştir. Enerji sanayinin başta gelen girdisi olup, sanayileşmenin sürdürülmesi, sanayi sektörünün talebinin uygun koşullarda aksamadan karşılanmasına bağlıdır.
Türkiye’de elektrik enerjisi tüketimi 1970-1999 döneminde yıllık ortalama olarak %9.7 artış göstermiştir. Bu dönemde güç artışının %5’in üzerinde bulunduğu 21 yıl, %10’nun üzerine çıktığı 11 yıl görülmüştür. Güç artışının %5’in altına düştüğü yıl sayısı 1990 öncesinde 4 yıl, 1990 sonrasında 5 yıldır. Güç artışı 1994 yılında %2.6, 1995 yılında %0.5, 1996 yılında %1.4,1997 yılında %3.0, 1998 yılında %6.7 ve 1999 yılında %11 olmuştur. Kurulu gücün gelişimi Tablo 3’de verilmiştir.
Tablo 3. Türkiye’de termik ve hidrolik elektriksel kurulu gücün gelişimi.
Yıl 198019851990199119921993199419951996199719981999Toplam Güc (MW)5118.79119.116315.117206.618713.620335.120857.320951.821246.921889.423351.526292.7Hidrolik Güç (MW)2130.83874.86794.37113.88378.79681.79864.69862.89934.810102.610306.510734.5Termik Güç (MW)2987.95244.39550.810092.810334.910653.410992.711089.011312.111786.813036.315549.5Toplam Üretim (milyon kWh)23275.434218.957543.060246.367342.273807.578321.786247.494861.6103295.8111022.4115600.0Rüzgâr Gücü (MW)----------8.78.7
Elektriksel kurulu güç 1970 yılındaki 2234.9 MW’dan 1999 yılında 26292.7 MW’a çıkarılmış olmakla birlikte, özellikle puant talebi karşılamada yetersiz kalmaktadır. Kurulu gücün 5015.8 MW’ı özel sektör elinde olup, bunun 2686.2 MW’ı özel sektör otoprodüktörlerine aittir. 1999 yılında yapılan elektrik üretimi 115600 GWh, elektrik ithalatı 2400 GWh, elektrik ihracatı 200 GWh ve toplam elektrik tüketimi 117800 GWh olmuştur.
Türkiye bilindiği kadarı ile fosil yakıt rezervleri bakımından zengin bir ülke değildir. Fosil enerji kaynaklarından kömür, petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip olmakla birlikte, linyit dışında bu rezervlerin büyüklükleri sınırlı olup, üretim de ihtiyacı yanıtlamaktan uzaktır. Uzun dönem için linyit yatakları da yeterli sayılamaz. Kömür, petrol, doğal gaz, asfaltit ve bitümlü şeyllerin görünür, muhtemel ve mümkün rezervlerinin toplamı 2454 Mtep kadardır. Bilinen bitümlü şeyl, toryum ve uranyum yatakları potansiyel rezervler olarak beklemektedir. Yeni aramalarla taşkömürü, linyit, petrol, doğal gaz ve uranyum yataklarının geliştirilmesi gerekir. Söz konusu fosil yakıt rezervlerinin geliştirilebileceği umutlu alanlar vardır.
Türkiye, tükenebilir konvansiyonel fosil yakıt rezervlerinin aksine, tükenmez doğal kaynakların potansiyeli bakımından zengin bir ülkedir. Ülkemizde kullanılabilir ve/veya ekonomik boyutları ile 124.5 TWh/yıl hidrolik, 1.8 Mtep/yıl jeotermal, 25 Mtep/yıl güneş, 50 TWh/yıl rüzgâr ve 32 Mtep/yıl biomas enerji potansiyeli bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye, yenilenebilir enerjiler üzerinde atılım yapan bir ülke olmak zorundadır.
Yenilenebilir kaynaklardan, bugün en çok klasik biomas enerji ve hidrolik enerji kullanılmaktadır. Halen ekonomik hidrolik potansiyelin %30’u değerlendirilmiş olup, inşa halindeki tüm hidroelektrik santralların devreye girmesi ile bu değer %38’i bulacaktır. Jeotermal enerjinin önemli potansiyeline karşın, kullanımı çok sınırlıdır. Mevcut teknoloji ile kullanılabileceği çeşitli yerler olmasına karşın, güneş enerjisinin kullanımı sembolik düzeydedir. Rüzgâr enerjisinin kullanımı yeni başlamakta, deniz dalgaları ve boğaz akıntıları gibi enerjiler ile modern biomas enerji üzerinde hiç durulmamaktadır.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2020 yılına kadar enerji talebini hesaplayarak, bir üretim planlaması yapmıştır. TÜSİAD için hazırlanan raporda bu veriler trendsel gelişime uygun olarak Cumhuriyet’in 100. Yılı’nı da içeren 2025 dönemine kadar uzatılmış, ayrıca Bakanlığın hesaplaması dışında temel indikatörlerden yararlanılarak yeni bir talep hesaplaması ve üretim planlaması yapılmıştır. Türkiye’nin büyüme hedeflerine göre talebe ilişkin sonuçlar karşılaştırmalı biçimde Tablo 4’de yer almaktadır.
Bakanlığın saptamalarına göre Türkiye’nin birincil enerji talebi 2000 yılında 91030 Btep, 2020 yılında 314353 Btep olacaktır. Bu trende göre Cumhuriyet’in 100. Yılı’nı kutlayacağımız 2023’de 367780 Btep’e ve 2025’de de 407106 Btep’e ulaşacaktır. TÜSİAD için hazırlanan raporda birincil enerji talebi 2000 yılı için 90800 Btep, 2025 yılı için 397655 Btep olarak bulunmuştur. Her iki talep dizisi arasındaki fark en fazla %2.3’ü aşmayan küçük düzeydedir. Dolayısıyla Türkiye 2000-2025 döneminde enerji tüketimini 4 kat artıracak görünmektedir. Bu enerjinin temini çözüm gerektiren bir sorundur. Ancak, Cumhuriyet’in 100. Yılı olan 2023 yılında, Türkiye’de kişi başına birincil enerji tüketimi 4252 kep/kişi ve kişi başına GSYİH 15047 ABD $/kişi düzeyine çıkarak, gelişmiş ülkeler arasında Türkiye yerini almış olacaktır.
Tablo 4. Türkiye’nin birincil enerji talebi ve temel ekonomik indikatörler.
YıllarBakanlığa göre Toplam birincil enerji talebi - TBET(Btep)TÜSİAD raporuna göre Toplam birincil enerji talebi -TBET(Btep)GSYİH (milyar cari ABD $’ı)Bakanlığa göre enerji yoğunluğu - TBET/GSYİH(Mtep/milyar ABD $’ı)TÜSİAD raporuna göre enerji yoğunluğu - TBET/GSYİH(Mtep/milyar ABD $’ı)Nüfus (bin)Bakanlığa göre kişi başına yıllık enerji tüketimi (kep/kişi)TÜSİAD raporuna göre kişi başına yıllık enerji tüketimi (kep/kişi)GSYİH/kişi (cari ABD $’ı)GSYİH/kişi (1992 PPP- ABD $)2000 91030 90800 238.11 0.38 0.38 65864 1382 1379 3615 73172010 175074 167457 458.32 0.38 0.37 74677 2344 2242 6137 136002023 367780 359526 1272.27 0.29 0.28 84555 4350 4252 15047 338752005 124748 120905 321.56 0.39 0.38 70271 1775 1721 4576 99752020 314353 307612 994.82 0.32 0.31 82588 3806 3725 12046 273862015 233296 228682 666.85 0.35 0.34 78633 2967 2908 8481 192992025 407106 397655 1499.01 0.27 0.27 85867 4741 4631 17457 38862
Bakanlığın üretim planlamasına göre yerli birincil enerji üretimi 2000 yılında 31091 Btep, 2020 yılında 79399 Btep olacaktır. Bu trende göre 2023 yılında 91408 Btep’e ve 2025 yılında 95946 Btep’e çıkabilecektir. TÜSİAD için yapılan çalışmada yenilenebilir kaynakları devreye sokmakla yerli birincil enerji üretiminin 2000 yılında 33434 Btep ve 2025 yılında 118268 Btep olabileceği görülmüştür. Yerli birincil enerji üretim planlamasına ilişkin olarak bulgulanan sonuçlar karşılaştırmalı biçimde Tablo 5’de yer almaktadır.
Tablo 5. Türkiye’de yerli birincil enerji üretim hedefleri (Btep)
YıllarBakanlığa göre Kömür(T.Köm+Lin+As)TÜSİAD raporuna göre Kömür(T.Köm+Lin+As)Bakanlığa görePetrol + D. GazTÜSİAD raporuna görePetrol + D. GazMerkezi ısıBakanlığa göre HidrolikTÜSİAD raporuna göre HidrolikBakanlığa ve TÜSİAD raporu seçenek-1’e göre NükleerTÜSİAD raporu seçenek-2’ye göre NükleerBakanlığa göre JeotermalTÜSİAD raporuna göre JeotermalBakanlığa göre GüneşTÜSİAD raporuna göre GüneşBakanlığa göre RüzgârTÜSİAD raporuna göre RüzgârBakanlığa göreDeniz DalgaTÜSİAD raporuna göre Deniz DalgaBakanlığa göre klasik biomas (odun+tezek)TÜSİAD raporuna göre Kls. Biomas (odun+tezek)Bakanlığa göre Modern BiomasTÜSİAD raporuna göre Modern. Bio.Bakanlığa göre TOPLAMTÜSİAD raporuna göre TOPLAM2000 16151 18253 3408 3408 253 3763 3763 0 0 432 432121 2870 58 0 0 6963 6963 0 17 31091 334342005 19066 23452 2127 2127 495 5422 6268 0 0 1380 1380201 7160 263 0 0 7057 6461 0 765 35748 419572010 28226 28819 1314 2155 884 7344 7695 3657 3657 3760 3760355 14580 629 0 10 7158 5734 0 1652 52698 564532015 28580 35059 877 2155 1336 8526 9219 9143 10972 4860 5000501 25140 995 0 25 7268 4789 0 2500 61091 727352020 36601 42169 628 2580 2018 8919 9989 18286 21943 4860 5250706 38820 1519 0 125 7381 3980 0 3515 79399 933132023 38612 46852 430 2580 2427 9278 10726 26988 32386 5400 5400836 48540 1883 0 175 7437 3560 0 4049 91408 1094952025 40752 51136 330 2580 2748 9305 11585 29200 35040 5400 5400932 55640 2167 0 175 7479 3307 0 4406 95946 118268
TÜSİAD raporunda önerilen üretim hedefleri toplam üretim açısından Bakanlığa göre %7.5-%23.3 daha yüksektir. Bakanlığın planlamasına göre, 2000-2020 arasında yerli enerji üretiminin tüketimi karşılama oranı %34.2’den %25.3’e düşerken, bu rapor için ortaya konulan özgün talep ve üretim trendlerine göre, yerli üretimin tüketimi karşılama oranı aynı dönemde %38.1’den %30.9’a düşebilecektir. Bakanlığın planlaması 2000 yılında 59940 Btep ve 2020 yılında 234953 Btep enerji ithali öngörmektedir. Türkiye’nin enerji ithalatı, 2023 yılında 277 Mtep’in üzerinde olacaktır.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı planlamasına bağlı olarak, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) planlamasına göre; 2000 yılında 134307 GWh elektrik talebinin karşılanması için gerekli kurulu güç 30395 MW ve 2020 yılında 547060 GWh elektrik talebinin karşılanması için gerekli kurulu güç 108999 MW’dır. Aynı trendle 2023 yılının talebi 639045 GWh’a ve gereken kurulu gücü 124235 MW’a ulaşmaktadır. Kişi başına yıllık elektrik tüketimi net olarak 2000 yılında 1750 kWh, 2023 yılında 6785 kWh olacaktır. TEAŞ planlamasında ithal doğal gaz, ithal taşkömürü ve linyit santralları önemli yer almaktadır. Söz konusu santralların yapımı önemli olmakla birlikte, hidrolik enerjinin ve nükleer enerjinin payı artırılmalı, yeni ve yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimi de geliştirilmelidir.
Türkiye, Cumhuriyetin 100. Yılı’nda bugünkü ekonomik hidroelektrik potansiyelinin tamamını kullanılır duruma getirmeyi ilke edinmelidir. 2023 yılında, bugünkü ekonomik hidroelektrik potansiyelin tamamının kullanılır duruma gelebilmesi için, hidroelektrik kurulu gücün; 2005 yılında 20824 MW, 2010 yılında 25565 MW, 2015 yılında 30628 MW, 2020 yılında 33186 MW ve 2023 yılında 35635 MW olması gerekmektedir. Böylece 2023 yılında üretim 124721 GWh’a çıkabilecektir.
Cumhuriyetin 100. Yılı’na kadar her yıl en az 1000 MW’lık hidrolik proje tamamlanmalıdır. 2023 yılından itibaren teknik potansiyelin tamamını değerlendirmek amacıyla, kurulu gücü 35000 MW’dan 60000 MW’a yükseltecek projeler başlatılmalıdır. Bu arada puant santrallar olarak, pompa depolamalı hidroelektrik santralların kurulması zamanı da gelmiştir.
Bugün tüm tartışmalara karşın, gelişmiş endüstriyel ülkelerin elektrik üretimlerinde nükleer enerji önemli yer kapsamakta olup, kapsamaya devam etmesi beklenmektedir. Avrupa, Batı Avrupa, OECD ve Avrupa Birliği ülkelerinin 1990-1999 dönemi nükleer elektrik üretimlerinde artış görülmektedir. Önümüzdeki 25 yıllık dönemde, dünya nükleer kurulu gücünün artış göstermesi beklenmektedir. 13-18 Eylül 1998 tarihleri arasında yapılan 17. Dünya Enerji Kongresi’nde de nükleer enerjinin önemi ve gelecekte daha çok yer alması gerektiği vurgulanmıştır.
Türkiye bu gelişime ayak uydurmalıdır. Gerek birincil enerji talebi açısından ve gerekse teknoloji kazanımı açısından nükleer santrallara gerek vardır. Türkiye’nin bilinen birincil kaynak rezerv ve potansiyelleri, enerji teknolojisinin ulaştığı boyutlar ve beklenen açıklar göz önünde tutularak yapılan ciddi inceleme ve planlama çalışmaları, 2020 yılına doğru ortaya çıkacak büyük elektriksel kurulu güç talebinin karşılanması için nükleer enerjiden yararlanılması gerektiğini göstermektedir. Nükleer santrallara gerek duyulmasının bir nedeni de, sistemde baz santrallar olarak yer almalarıdır.
TUSIAD için yapılan enerji modellemesinde ise, 2023 yılında nükleer kurulu gücün 17700 MW’a çıkarılması gerektiği görülmüştür. Böylece, Cumhuriyet’in 100. Yılında nükleer enerjiden ve hidrolik enerjiden sağlanacak elektrik üretimleri 124 milyar kWh ile başa baş gelmektedir. Türkiye’nin nükleer enerji politikası, 2023 yılında hidroelektrik üretime eşdeğer nükleer elektrik üretimi olmalıdır.
Türkiye’de hem artan enerji ithal yükünün azaltılması, hem de enerji ve çevre sorununa sürdürülebilirlik ilkesi ile yaklaşılması açısından, yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları, yeni bir atılımla kullanıma sokulmalıdır. Jeotermal enerji, güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi ve modern biomas enerji kullanımı geliştirilmelidir. Oysa, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı planlamasında bu alternatif enerji kaynaklarına gereken yer verilmemektedir. Yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının yeni teknolojilerle kullanıma sokulması, Türkiye’de yeni iş sahaları açacak, işsizliğe bir çözüm getirecek, milli geliri artıracaktır. Ancak, yeni ve yenilenebilir kaynaklar nükleer enerjinin alternatifi olarak görülmemelidir.
Türkiye’de jeotermal enerji özellikle ısıtma için önemlidir. Bugün jeotermal enerji ile 50 000 konut eşdeğeri 350 MWt kapasitede ısıtma yapılmaktadır. Oysa, bu değerin kanıtlanmış kullanılabilir potansiyelle 350 000 konut eşdeğeri 2250 MWt düzeyine ulaştırılması olanaklıdır. Hedeflenmesi gereken ısıtma gücü ise 1 200 000 konut eşdeğeri 7500 MWt olmalıdır. Jeotermal merkezi ısıtmaya uygun olabilecek pek çok yöre bilinmektedir. Jeotermal merkezi ısıtma doğal gazla ısıtmadan ucuzdur. Türkiye’nin jeotermal elektrik potansiyeli sınırlı görülmekle birlikte, jeotermal elektrik üretimine uygun görülen, ancak bekletilen kaynaklar vardır. Bu santralların kurulmasına başlanmalıdır. Düşük entalpili akışkanlardan yararlanma teknolojisi ile jeotermal elektrik potansiyeli de geliştirilebilir.
Güneş enerjisi Türkiye’nin en görkemli doğal kaynağıdır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ısıl uygulamalarla güneş enerjisinden yapılacak üretimi, 2000 yılı için 121 Btep, 2020 yılı için de 745 Btep gibi yokumsanacak düzeyde öngörmektedir. Oysa, ekonomiklik sınırlarındaki teknolojik uygulamalarla, su ısıtıcılardan başka pasif ve aktif yapı ısıtma yöntemlerin ve sanayi proseslerinde güneş enerjisinin kullanılmasıyla yapılabilecek üretim; 2000 yılında 287 Btep, 2010 yılında 1458 Btep, 2020 yılında 3882 Btep ve 2023 yılında 4854 Btep düzeyine çıkarılabilir. Önümüzdeki 10 yıl içinde, Türkiye’nin gündemine güneş-doğal gaz hibrid termik elektrik santralları da alınmalıdır.
Son yıllarda dünyada rüzgâr santrallarının kurulu gücü hızlı bir artış göstermiş, Türkiye’de bu gelişimden etkilenmiş ve kurulu güçleri toplamı en az 2285 MW olacak 64 rüzgâr santralı başvurusu yapılmıştır. Buna karşın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın enerji planlaması ile TEAŞ elektrik planlamasında rüzgâr enerjisi yer almamaktadır. Yapılan model çalışması, rüzgâr santralları kurulu gücünün 2000 yılında 300 MW’dan başlayarak, 2010 yılında 2979 MW’a, 2020 yılında 7849 MW’a ve 2023 yılında 9733 MW’a çıkarılmasının olanaklı olduğunu göstermiştir. Rüzgârdan elde olunacak elektrik 2000 yılında 675 GWh, 2023 yılında 21 900 GWh olacaktır. Toplam elektrik arzındaki payı ise %0.5’den %3.5’a çıkmaktadır.
Türkiye’nin enerji bütçesinde odun ile hayvan ve bitki artıkları biçiminde ticari sayılmaması gereken klasik biomas önemli yer tutmaktadır. 1997 yılı verilerine göre toplam birincil enerji üretiminin %25.5’i klasik biomastan sağlanmıştır. Klasik biomas kullanımı giderek kaldırılmalı, onun yerine modern biomas enerji yerleştirilmelidir. Enerji ormanlarına, enerji tarımına ve çeşitli atıklara dayalı biçimde, ancak yüksek kaliteli yakıt üretmeyi içeren modern biomasın, tüm dünyada güneş ve rüzgâr enerjilerinden daha fazla katkı sağlaması beklenmektedir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı planlamasına göre, Türkiye’nin enerji bütçesinde klasik biomasın 2000 yılında 6963 Btep ve 2020 yılında da 7381 Btep ile yer alması öngörülmüştür. Oysa, klasik biomasın 2000 yılındaki 6963 Btep’den 2020 yılında 3980 Btep’e düşürülmesi, buna karşın 2000 yılında 17 Btep ile başlayacak modern biomas üretiminin, 2020 yılında 3515 Btep ve 2023 yılında 4049 Btep’e çıkarılması olanaklıdır.
Türkiye coğrafi konumu nedeni ile petrol ve doğal gaz rezervleri zengin üretici ülkelerle, enerji tüketimi yoğun endüstriyel ülkeler arasında ve Asya-Avrupa yolu üzerinde bulunmaktadır. Tarihteki ipek yolu gibi, bugün için enerji yolu Türkiye üzerinden geçebilir. Türkiye’nin Asya-Avrupa arasında enerji köprüsü ve enerji terminali durumuna getirilmesi, Türkiye’ye çıkar sağlayacak bir gelişmedir. Bu nedenle uluslararası petrol boru hatları ve Türkiye, uluslararası doğal gaz boru hatları ve Türkiye konuları, enerji ve ekonomi politikası ile dış politika açısından çok iyi değerlendirilmesi gereken konulardır. Söz konusu bağlantıların oluşması bir ulusal politika olarak benimsenmiş olup, gerçekleşmesi için yoğun çaba gösterilmelidir. Petrol ve doğal gaz boru hatlarının yanısıra, elektrikte komşu ülkeler üzerinden yapılacak bağlantılarla Avrupa, Orta Doğu ve Kafkasya enterkonneksiyonu da gerçekleştirilmelidir.
Türkiye’de bugün kullanılan uluslararası boru hatları olarak, Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı ve Rusya Federasyonu-Avrupa-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı vardır. Irak’tan uzanan ham petrol boru hattının çalışması kesintilidir. Buradan Türkiye petrol ithal edebildiği gibi, Irak’ın diğer ülkelere yaptığı ihracatta terminal olarak da kullanılmaktadır. Rusya Federasyonu-Avrupa-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı ise, yalnızca Türkiye’nin doğal gaz ithali için yapılmıştır. Bugün için bu hattan gerçekleştirilen ithalat, artan talep karşısında yeterli olamamaktadır. Hattın kapasitesi artırılmaya çalışılmaktadır. Ayrıca, LNG biçiminde ithalat da yapılmaktadır.
Bakü-Tiflis-Ceyhan hattı diye isimlendirilerek güzergahı kesinleştirilen Hazar-Akdeniz Ham Petrol Boru Hattı, başlangıçta 11.5 milyon ton/yıl kapasite ile çalışmaya başlayacak, 6 yılda 45 milyon ton/yıl kapasiteye ulaşacaktır. Hattın yapımında karşılaşılacak siyasi, ekonomik zorluklar olmakla birlikte, Türkiye devletinin ağırlığı bu zorlukların üstesinden gelmeye yeterlidir ve hattın mutlaka gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de doğal gaz teminini güvenceye almak ve Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine doğal gaz göndermek üzere geliştirilmiş; Rusya Federasyonu-Karadeniz-Türkiye (Mavi Akıntı) Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, Türkmenistan-Türkiye-Avrupa Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, İran-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, Irak-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, Transbalkan Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, Mısır-Akdeniz-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı Projesi sıralanmaktadır.
Yukarıda sıralanan hatlara karşın, bugün anlaşmalı doğal gaz temini için Rusya anlaşması ve ek anlaşması, LNG ithal olanağı, İran Anlaşması, Rusya Mavi Akıntı anlaşması bulunmaktadır. Ancak, bu kaynaklardan sağlanacak temin miktarları ile toplam talep karşılaştırıldığında, açıklar görülmektedir. Türkiye’nin doğal gaz açığı 2000 yılında 3602 milyon m3, 2005 yılında 7581 milyon m3, 2010 yılında 1238 milyon m3, 2015 yılında 7301 milyon m3 ve 2020 yılında 22619 milyon m3 düzeyindedir.
Türkiye’de sektör bazında yapılan etütlerle, teknolojik yenilemelere bağlı olarak yıllık tüketimde sanayi sektöründen 5.3 Mtep, konutlardan ve hizmet sektöründen 5.1 Mtep, ulaşım sektöründen 2.8 Mtep olmak üzere toplam 13.2 Mtep enerji tasarruf edilebileceği bulgulanmıştır. Rasyonel tüketimle sağlanacak bu tasarrufun parasal karşılığı 2.6 milyar ABD $’ıdır. Ayrıca, enerji çevrim sektöründen 3.5 Mtep ve tarım sektöründen 0.4 Mtep tasarruf sağlanabilir. Türkiye genelinde, tüketim için nihai enerji girdisinin %63.1’i ve nihai ekserji (yararlı enerji) girdisinin %84.5’i kayıp olmaktadır. Türkiye için genel enerjitik verim %36.9 ve ekserjitik verim %15.5’dir.
Türkiye’de çağdaş bilimsel ve teknik boyutu ile enerji tasarrufu çalışmalarının yeterince yapıldığı söylenemez. Konu, genellikle umursamaz tutumla, göstermelik biçimde ele alınmaktadır. Oysa, bugünkü birincil enerji tüketiminin %18’i kadar tasarruf olanağının bulunduğu hesaplanmıştır. Fiyatla talep kısılması yerine, teşviklere dayalı teknolojik önlemlerle enerji verimliliği artırılarak talebin düşürülmesi, bol ve ucuz enerji ilkesine de, yeterli miktarda uygun fiyatta enerji ilkesine de uygun düşecektir.
Doğal çevreyi tüm insan faaliyetleri etkilerse de, bu faaliyetlerin en etkililerinden biri enerji alanıdır. Enerjinin kirlisi yoktur, ama üretim teknolojisinin kirlisi vardır. Günümüzde çevre politikaları endüstriyel ekoloji görüşü ile biçimlendirildiğinden, temiz üretim ilke edinilmiştir. Çevre eylem programları da sürdürülebilirlik ilkesine göre hazırlanmakta, hedef sektörler arasında enerji ağırlıklı biçimde yer almaktadır.
Bugün dünyanın en önemli çevre sorunu global ısınmadır. Global ısınmanın oluş nedeni, aşırı fosil yakıt kullanımından kaynaklanmaktadır. Fosil yakıt yanma emisyonlarının karbondioksit gibi sera gazlarını içermesi, atmosferin artan sera etkisi ile iklim değişikliklerine neden olabilecek bir global ısınma sürecini başlatmıştır. Çözüm, nükleer enerji ile yeni ve yenilenebilir alternatif enerji kaynaklarında aranmalıdır. Ancak, her enerji teknolojisinin önlem gerektiren bir çevre sorunu olduğu da unutulmamalıdır. Bu sorunları azaltıcı ve giderici önlemler eksiksiz uygulanmalıdır.
Ülkemizde enerji ve çevre, çatışan iki kavram gibi görülmeye başlanmıştır. Bu çok yanlıştır. Ulaşım sektöründen kaynaklanan çevre kirliliği, enerji santrallarının oluşturduğu çevre kirliliğinden daha fazladır. Çevre ile enerji arasında çatışma değil, uyuşma olmak zorundadır. Ancak, ülkemizde fosil yakıtlı termik santralların çevre-etki-değerlendirmeleri; termik santralların birbirine çok yakın ve birbirinin etki sahası içine inşa edildiğini, turizm ve tarım potansiyeli yüksek alanlarda yer aldıklarını, kirleticilerin yayılmasını engelleyici önlemlerin ilk başta alınmadığını, yeni yakma yöntemlerinin kullanılmadığını, tasarım hataları bulunduğunu göstermektedir. Ek yatırımlarla eksiklikler giderilmeye çalışılmakta ise de, önlemler proje aşamasında alınmalıdır.
Enerji hammaddelerinin çıkarılmasında, birincil ve ikincil olmak üzere enerji üretiminin her kademesinde, enerjinin taşınması, depolanması, dağıtımı ve tüketimi aşamalarında çevreye en az zarar verecek, ekolojik dengeyi bozmayacak, prodüktif ve rantabl olacak enerji teknolojilerinin kullanımına özen gösterilmelidir. Santralların proje aşamasından itibaren çevre-etki değerlendirmesine yer verilmelidir. Enerji, ekonomi ve ekoloji arasında her zaman optimal denge sağlanmalıdır.
Tüm enerji kaynaklarından yapılan üretimlerde az ya da çok çevre ve sağlık risklerinden söz edilebilir. Ancak, bu riskler azaltılamaz ve çevre sorunları çözülemez değildir. Çağdaş bilim ve teknoloji çözüm yollarını göstermektedir. Kaldı ki, insanlık kontrol altına aldığı enerjileri kullanmaktadır. Bu nedenle, çevre sorunlarından ötürü hiçbir santralın yapımı engellenmemeli, santral kapatılmamalı, ancak çevre sorununu çözümleyici önlemler en son teknoloji ile yeterince alınmalıdır.
-----------------------------
Birimlerle ilgili açıklama
tep = ton eşdeğer petrol = 10 500 x 103 kcal = 44 GJ
kep = kilogram eşdeğer petrol
Btep = bin tep
Mtep = milyon tep
MW = megavat = 1000 kW
kWh = kilovat-saat = 3.6 MJ
GWh = gigavat-saat = milyon kWh
TWh = teravat-saat = milyar kWh
* Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından yayınlanan ve Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR tarafından hazırlanmış olan 21. Yüzyıla Girerken Türkiye’nin Enerji Stratejisi’nin Değerlendirilmesi raporundan özetlenerek düzenlenmiştir.